20 Aralık 2009 Pazar

“Hangisi Daha Değerli ?” : Para mı ?.. Doğa mı?..

“Hangisi Daha Değerli ?” : Para mı ?.. Doğa mı?..

Çal Dağları’nda Vahşi Madenciliğe Hayır!

İngiltere Merkezli European Nickel PLC’nin Türkiye’de kurduğu SARDES Nikel Madencilik A.Ş tarafından Manisa’nın Turgutlu İlçesi Çaldağı Mevki’inde işletilmek istenen nikel madeni, toprağa, suya, havaya ve dolayısıyla tüm ekosisteme zarar verecek, kesilecek ağaçlar ve tahrip edilecek orman nedeniyle erozyon, heyelan ve sel tehlikesi tetiklenecektir.

TEMA Vakfı, Çal Dağları’nda SARDES firması tarafından yapılmak istenen vahşi madencilik faaliyetlerinin üstün kamu yararına aykırı olduğunun altını çizmekte ve bu konuda TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası ve TMMOB Kimya Mühendisleri Odası ile Av. Arif CANGI ve 121 Arkadaşı’nın Çevre ve Orman Bakanlığı aleyhine açtığı davalara müdahil olarak destek vermektedir.

TEMA Vakfı ile adı anılan davacı kurumların bölgede yaptıkları bilimsel ve hukuki incelemeler sonucunda, sözkonusu nikel madeninin işletilmesi durumunda geri dönülmesi mümkün olmayan ekolojik tahribatın yaşanacağı açıktır.

Bindiğin Dalı Kesmek
Nikel madeni için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 336,91 hektar orman alanı tahsis edilmiştir. Maden açılırsa yeni alınacak izinlerle bu alan 1.831 hektara ulaşacaktır. Bu alanda 2 milyona yakın fidan bulunmaktadır. Açık arazide yapılması planlanan madencilik faaliyetleri nedeniyle kesileceği öngörülmüş olan 300.000’den çok daha fazla ağacın kesileceği açıkça ortadadır. Bugün maden sahası için ruhsat veren Çevre ve Orman Bakanlığı 1970’li yıllarda erozyon kontrolü için bu sahada kendi diktiği 30 yaşındaki ağaçların kesilmesinin önünü açmaktadır.

Çal Dağları’nda Geliyorum Diyen Felaketler: Sel, Deprem, Heyelan, Zehirlenme
Maden sahası olarak belirlenen alan, lateritik kil olarak ifade edilen sıkışmamış killi toprak yapısına sahiptir. ÇED Raporu’nda madencilik faaliyeti sırasında 15 yıl boyunca günde 12.000 ton su kullanılacağı ve gerekli suyun 5 depoda biriktirileceği yeralmaktadır. Bu sıkışmamış killi toprak su ile buluşunca Çal dağının dik yamaçlarında heyelan ve beraberinde sel tehdidi oluşturacağı açıktır. 15 yıllık işletme ömrünün herhangi bir anında yeniden sel oluşursa, milyonlarca ton sülfürik aside bulanmış, milyonlarca ton kırılmış cevher yığınını çamur halinde ovaya akacaktır. Diğer yandan yapılan jeolojik incelemede açık arazide depolanması planlanan atıkların orta veya büyük şiddetle yaşanacak bir deprem ile göçeceği tespit edilmiştir.

“Liç mi ?” Yoksa “ Linç mi ?”
Nikel madeninin “liç” adı verilen çıkarılma yöntemi de ayrı bir tartışma konusudur. Bu yöntemle nikel madeni içeren toprak açık arazide biriktirilecek ve açık havada sülfürik asit banyosuna tabii tutularak kimyasal işlemle ayrılması sağlanacaktır. Çaldağ’daki işletme süresince açıkta 15 milyon ton sülfürik asit kullanılması planlanmaktadır. Sülfürik asit su buharı ile havaya taşınmak sureti ile asit zerrecikleri halinde günlerce, hatta aylarca askıda kalarak “asit sisi” denilen ve kontrolü mümkün olmayan bir fizikokimyasal olaya yol açacaktır.

Asit hem buharlaşma yoluyla, hem de gazlarla taşınmak suretiyle atmosfere dağılacak ve emisyon kaynağından yüzlerce kilometre öteye sürüklenip iklimsel koşullara bağlı olarak kırağı, çiğ, yağmur, kar, rüzgâr vb. etkenlerle binlerce hektar alandaki toprağa, suya, yaprağa, çiçeğe, canlıların tenine ve solunum organlarına konacaktır.

Su Varlığımız Gasp Edilecek
Bilimsel veriler ışığında iklim değişikliği nedeniyle ülkemizin de içinde bulunduğu bölgede kuraklık artışı olduğu ve kuraklığın kalıcı olduğu ispatlanmıştır. SARDES Firması nikel madeni çıkarmak için 15 yıl boyunca günde 12.000 ton (135 lt/sn) su kullanacak bunun içinde Gediz Deltasını besleyen su kaynaklarını ve yer altı sularını kullanacak, sülfürik asit ile tekrar kullanılamaz hale getirecektir. 15 yıl içinde yer altı su kaynaklarının seviyesi 150 metreye varan oranlarda düşecektir. Bu vahşi su kullanımı, bölgedeki bütün öğelerinin yaşam kaynağı olan su varlığının sürdürülmesini engelleyecektir. Bunun hızlı ve kaçınılmaz sonucu, işletme alanı içinde ve dışında orman varlığı yaşama şansını yitirecek, Gediz Deltası ve bölgedeki zengin bitki örtüsü ve yaban hayatı zarar görecek, tarım, hayvancılık ve yöresel yaşam olumsuz etkilenecektir.

“Hangisi Daha Değerli ?”: Para mı ?.. Doğa mı ?..
ÇED Raporu’nda belirtildiği kadarıyla şirket 15 yılda toplam 144 milyon dolar vergi, 19,3 milyon dolar devlet hakkı, 4,5 milyon dolar orman vergileri olmak üzere 168 milyon dolar’lık yarar sağlayıp 4,68 milyon dolar’lık zarar verecektir. Böylece toplam yararı 163 milyon dolar olacaktır. Turgutlu’nun 15 yıllık tarım üretimi 5.1 milyar dolar tutmaktadır. Sadece bir defa kazanılacak olan 163 milyon dolar için 5.1 milyar dolar ve gelecekteki 5.1 milyar dolarlık bir ekonomik gelir potansiyeli riske atılacaktır.

TEMA Vakfı, Çal Dağları’nda Çevre ve Orman Bakanlığı’nın izni ile SARDES firması tarafından yapılmak istenen nikel madenciliğini; ülkemizin doğal varlıklarının göz göre göre katledilmesi olarak nitelendirmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı yasal süreç içinde de takip edilen bu girişime izin vermekten vazgeçmelidir.

Saygılarımızla;

Toprağına Sahip Çık ! TEMA Vakfı

17 Aralık 2009 Perşembe

Biz Toprak Olacağız Ama Ortada Vatan Toprağı Kalmayacak

GELECEĞİMİZİN ALTINA 1 MİLYON İMZA ATTIK


İDARİ DAVALARDA SON DURUM

TEMA VAKFININ AÇTIĞI İDARİ DAVALARDA 27.11.2008 TARİHİ İTİBARIYLA SON DURUM

1997 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR :
1. Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki Yönetmeliğin kısmen İPTALİ için, Danıştay 8nci Dairede (E. 1997/4801, 2001/4152) Başbakanlık ve Orman Bakanlığı aleyhine açılmış bulunan dava; 1998 yılı içinde kısmen kabul, kısmen (büyük çoğunlukla) redle neticelenmiş olup, İdari Dava Daireleri Genel Kuruluna yapılan TEMYİZ istemimiz de RED edilmiştir. Dava kaybedilmekle birlikte 8nci Dairenin kesinleşen kararında, 2924 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 11/1nci maddesindeki “satış” hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğunu, fakat yine Anayasa’nın Geçici–15nci maddesi engeli nedeniyle, iddiamızın Anayasa Mahkemesine götürülemediği hükme bağlanmıştır. Anayasa’nın 03.10.2001 tarih ve 4709 Sayılı Kanunla, Geçici 15nci maddesinin son fıkrasının iptal edilmesi sonucu, Danıştay’a YARGILAMANIN YENİLENMESİ talebinde bulunulmuştur. Bu taleple birlikte yürütmenin durdurulması da istenmişse de, kabul edilmemiş, bilahare talebimiz de red edilmiştir. Maalesef orman alanlarının bu yönetmelik ve dayanağı yasadan kaynaklanan talanı önlenememiştir.
2. Marmaris İçmeler Belediye Başkanlığınca, re’sen yapılan imâr plânı değişikliğinin İPTALİ için Danıştay 6ncı Dairede Bayındırlık ve Turizm Bakanlıkları aleyhine ayrı ayrı açılmış bulunan ve TEMA olarak davacı yanında MÜDAHİL olduğumuz davalar kazanılmış olup, temyiz aşamasında onaylanarak kesinleşmiştir.

1998 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR :
1. Başbakanlık ve Turizm Bakanlığı aleyhine Danıştay 6 ncı Dairede,
1.1. Adana Karataş Kıyı Bandı,
1.2. Antalya Alanya Kargıcak Kıyı Bandı,
1.3. İçel Anamur Mamure Kalesi,
1.4. İçel Kaladıran Kıyı Bandı,
1.5. Isparta Gölcük ,
1.6. Ordu Mesudiye Yeşilce Topçam Yaylası,
1.7. Trabzon Araklı Yılantaş Yaylası,
1.8. Antalya İbradı Maşata Yaylası,
1.9. Hatay İskenderun Kıyı Bandı, Turizm Merkezlerinin İPTALİ için dokuz adet dava açılmış, bunların tamamında KEŞİF icra edilmiş ve ilk beş sırada bulunanlar için BİLİRKİŞİ RAPORU lehimize diğer dördü için de aleyhimize olacak şekilde verilmiştir. Davaların tamamında bilirkişi raporları doğrultusunda kararlar oluşmuş olup, dosyaların TEMYİZ aşaması da tamamlanmış ve kesinleşmiştir. İstemimiz doğrultusunda verilen İPTAL kararlarındaki gerekçeleri; “Üstün Kamu Yararına Aykırılık” ve “Şehircilik ve Plânlama İlkelerine Aykırılık” dır.
2. Tarım alanlarının Tarım Dışı Gaye ile Kullanılmasına Dair Yönetmeliğin tamamen İPTALİ için Danıştay 10 ncu Dairede Başbakanlık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü aleyhine dava açılmıştır. Davada, Düzce Ticaret Sanayi Odası MESS, TİSK, ve TOBB davalılar yanında davaya müdahale olmuşlardır. Tarafımızdan yapılan yürütmeyi durdurma istemleri red edilmiş ve yapılan duruşma sonunda, TEMA ile eş zamanlı olarak ayni konuda dava açan TZMO’nın davasında verilen İPTAL kararı, davamız için de geçerli olmuş ve anılan YÖNETMELİK İPTAL EDİLMİŞTİR.
(Yapılan bu hukuki mücadele sonunda, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca tarım alanlarını ve toprakları koruyucu içerikli bir yönetmelik TEMA Vakfı’nın katılımı ile hazırlanmış ve yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.)
3. Rize Dilek Güroluk Hidroelektrik Santralı yapımının (Fırtına Deresi/Çamlıhemşin) İPTALİ için bir grup vatandaşın Trabzon İdare Mahkemesinde Çevre Bakanlığı aleyhine açmış bulunduğu davaya, davacı yanında MÜDAHİL olma isteminde bulunulmuş, KEŞİF icra edilmiş ve bilirkişi raporu lehimize olacak şekilde gelmiştir. Bir süre sonra Mahkeme müdahillik istemimizi red etmiştir. Dava, savunduğumuz ÜSTÜN KAMU YARARINA AYKIRILIK nedeni ile İPTAL ile sonuçlanmış, yapılan temyiz incelemesi sonucu karar usûli bazı işlemler nedeniyle bozulmuştur. Bilahare yapılan yargılama sonucunda tekrar İPTAL kararı verilmiş ve hüküm onanmıştır. Bu davanın kazanılmasında, TEMA Vakfı tarafından açılıp kazanılan ve aşağıda 2000 yılı davalarının dördüncü sırasındaki davamız bu dava için çok önemli bir gerekçe teşkil etmiştir.

1999 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR :
1. Mera Yönetmeliğinin kısmen iptali için bir madenci derneği tarafından Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı aleyhine Danıştay 8 nci Dairede açılmış bulunan davaya, davalı Bakanlık yanında MÜDAHİL olunmuş ve duruşmada savunma icra edilmiştir. Dava istemimiz doğrultusunda red edilmiştir. Davalılarca karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
2. Söke’de bir kötü örneği olmasına rağmen, yine Aydın’ın Dalama Bucağı, Kasar Köyü, Kâsımlar Mevkiinde “zeytinlikler içinde” çimento fabrikası yapımına izin veren ÇED raporu ve izin hakkında, Çevre Bakanlığı aleyhine Aydın İdare Mahkemesinde İPTAL davası açılmıştır. KEŞİF icra edilmiş olup, bilirkişi raporu istemimiz doğrultusunda gelmiştir. Mahkemece YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI DA VERİLMİŞ olup, davalıların itirazları red edilmiştir. Asıl karar da İPTAL olarak gelmiş olup, davalıların TEMYİZ İSTEMİ RED EDİLMİŞ ve mahkeme kararı ONANMIŞ ve böylece ikinci bir Söke olayı önlenmiştir.
3. Trabzon’un Sürmene İlçesi Çamburnu Beldesi’nin Çevre Bakanlığı ve Valilik aleyhine açtığı, yerleşim merkezinin ve su kaynaklarının kenarına çöp toplama merkezi oluşturulması ile ilgili ÇED Raporu’nun iptali davasında, davacılar yönündeki müdahale istemimiz Trabzon İdare Mahkemesince RED edilmiştir. Bilahare Danıştay’daki temyiz istemimiz kabul edilmiş ve TRABZON İDARE MAHKEMESİNİN KARARI LEHİMİZE OLARAK ŞEKİLDE BOZULMUŞTUR. Yapılan yargılama sonucunda taleplerimiz yeniden red edilmiş ve işbu red kararları tekrar temyiz edilmiş, temyiz sonucu red kararı onanmış, maalesef Çamburnu Tabiatı Koruma Alanı için koruma sağlanamamıştır.

2000 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR :
1. KEŞAN İlçesinde, mera üzerine organize sanayi bölgesi yapılması işleminin İPTALİ için Edirne İdare Mahkemesinde açılan davaya davacılar yanında MÜDAHİL olunmuş KEŞİF icra edilmiş ve bilirkişi raporu talebimiz doğrultusunda gelmiştir. Rapor sonucu YÜRÜTMEYİ DURDURMA kararı verilmiş, davalıların itirazı sonucu Bölge İdari Mahkemesince bu karar kaldırılmışsa da, dava da yapılan duruşma sonrası , bilirkişi raporundaki ayrıntılı gerekçeler doğrultusunda DAVALI İDARELERİN YAPMIŞ OLDUĞU BÜTÜN İDARİ İŞLEMLER AYRI AYRI İPTAL EDİLMİŞTİR. Davalıların temyiz istemleri üzerine dosya Danıştay’a gitmiş, karar onanmış, karar düzeltme istemi de reddedilerek karar kesinleşmiştir.
2. İstanbul Valiliğince, İstanbul 5 nci İdare Mahkemesinde, “Florya Atatürk Ormanı’nın bir özel şirkete kiralanması” işlemin İPTALİ için açılan davaya, davacı yanında MÜDAHİL olunmuş ve KEŞİF icra edilmiştir. Bilirkişi raporu talebimiz doğrultusunda gelmiş ve Mahkeme YÜRÜTMEYİ DURDURMA kararı vermiştir. Buna yapılan itiraz red edilmiş ve neticede mahkeme İPTAL kararı vermiş ve böylece anılan doğa parçası kurtulmuştur. Davalılarca dosya temyiz edilmiş olup, davalıların temyizle birlikte istedikleri YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLERİ RED EDİLMİŞTİR. Dosya Danıştay’da temyiz aşamasından geçmiş ve karar ONANMIŞ ve KESİNLEŞMİŞTİR.
3. Denizli’de tarım alanlarının bir belediye idaresince imara açılması işleminin İPTALİ için Denizli İdare Mahkemesinde açılan davaya davacı yanında MÜDAHALE talebinde bulunulmuş, talep tarihinden kısa bir süre önce Mahkeme İPTAL kararı verdiğinden istemimiz usul yönünden red edilmiştir.
4. Kültür Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 659 sayılı SİT Alanları ve Tabiat ve Milli Parklar içine, “Çevreye zarar vermemek (?!)” koşulu ile her tür enerji santralleri yapımına izin veren kararı aleyhine Danıştay 6ncı Dairede (E. 2000/1582, 2002/6920) YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli İPTAL davası açılmıştır. Yürütmeyi durdurma istemimiz red edilmiş ve buna Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu nezdinde itiraz edilmiştir. İtirazımız kabul edilmiş ve Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca YÜRÜTME DURDURULMUŞTUR. Bu arada kısa adı FIRTINA DAVASI olan davanın DAVACILARI, TEMA VAKFI YANINDA DAVAYA MÜDAHALE İSTEMİNDE BULUNMUŞLARDIR. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yıllardır destekçisi olan Vakfımız, bazı özel sektör kuruluşlarınca sanki rüzgar enerjisine karşıymış gibi nitelendirilerek ve bu asılsız gerekçe ile davalılar yanında davaya müdahil olmuşlardır. Danıştay 1nci Derece Doğal SİT’ler için davayı kabul etmiş, 2 ve 3ncü derece SİT’ler için red etmiştir. Karar tarafımızdan TEMYİZ edilmiş olup, lehimize YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI verilmiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri lehimizde karar vererek 2 ve 3ncü derece SİT alanları yönünde de kararı bozmuştur. Yargılamada ilgili Danıştay Dairesi de karara uymuştur. Buradaki en önemli husus; DANIŞTAY KARARLARINDA İLK DEFA “ÜSTÜN KAMU YARARI” KAVRAMI İÇTİHADLARA GEÇMİŞTİR. Şimdilik DOĞAL SİT ALANLARI KURTULMUŞTUR. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca onanarak karar kesinleşmiştir.
5. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Yönetmeliğinin 28 nci madde birinci fıkrasına yapılan bir ilave ile, Bergama’daki siyanürle altın üretimine (ve ilerde benzerlerine) – kazanılmış ve kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen – devam edilmesine olanak sağlayan bu değişikliğin iptali için Danıştay’da YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli İPTAL davası açılmıştır. Yürütmeyi durdurma istemimiz red edilmiş olup, bu karara yaptığımız itiraz da red edilmiştir. Bilahare Danıştay benzer bir davada olduğu gibi talebimizi haklı bulmuş ve İPTAL kararı vermiş ve sit alanlarına vaki müdahale önlenmiştir.
6. Ankara Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümünün kendisine 1983 yılında bir yasa ile tahsis edilmiş bulunan Gazi Üniversitesi’nin, bu alana, Çankaya Belediyesi’nin verdiği yapı ruhsatına dayanarak binalar inşaa etmek istediği basından öğrenilmiş olup, “ATATÜRK’ün VASİYETİNE AYKIRILIK”, “Tarım Alanlarının Amaç Dışı Kullanımı” , “Şehircilik ve Planlama İlkelerine Aykırılık” ve “ÜSTÜN KAMU YARARINA AYKIRILIK” nedenlerinden Ankara İdare Mahkemesinde, anılan Üniversite ve Belediye aleyhine YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli İPTAL davası açılmıştır. Yürütmeyi durdurma istemimiz red edilmiş olup, bu karara yaptığımız itiraz da red edilmiştir. Bilahare davanın da red edildiğine dair karar alınmış ve bu karar TEMYİZ edilmiştir. Temyizle birlikte yürütmenin durdurulması da talep edilmişse de, bu kabul edilmemiştir. Dosyanın temyiz incelemesi tamamlanmış ve talebimiz red edilmiştir. Maalesef Atatürk Orman Çiftliği korunamamıştır.
7. Enerji açığını kapatmak gerekçesiyle yüzer – gezer (mobil) enerji santrallerinin yapılması ve bunların faaliyeti süresince çevreye zarar vermesine engel olacak yönetmeliklerin uygulanmasını, her birine birer ek geçici madde ekleyerek 31.12.2002 tarihine kadar askıya alan değişiklikler için; Danıştay 6ncı Dairede Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve Hava Kalitesinin Korunması Yönetmelikleri için Çevre Bakanlığı, Gayrı Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği için de Sağlık Bakanlığı aleyhine, ayrı ayrı dört adet YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli İPTAL davaları açılmıştır. Sağlık Bakanlığı aleyhine açılan dava ile, Çevre Bakanlığına açılan davalar hakkındaki yürütmeyi durdurma istemlerimiz red edilmiş olup, Danıştay idari Dava Daireleri Genel Kurulu nezdinde İTİRAZ edilmiştir. Danıştay Savcısının lehimizde görüş bildirmesine rağmen, İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, bu dört davadaki İTİRAZLARIMIZI OY ÇOKLUĞU İLE RED ETMİŞTİR. (Bu konuda aynı zamanda Çevre Mühendisleri Odası Başkanlığınca da dört ayrı dava açılmış olup, basından bu davaların kazanıldığı öğrenilmiştir.) Çevresel Etki Değerlendirmesi, Su Kirliliğinin Kontrolü ve Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliklerinin değişikliği için açılan davalarla ilgili İPTAL kararları alınmıştır. En son Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği ile ilgili dava için de İPTAL kararı alınmıştır. “MAALESEF KARARLAR YÖNETMELİĞİN SONA ERME SÜRESİNDEN SONRA GELDİĞİNDEN” ÖNEMLİ BİR YARARI YOKTUR.
8. Trabzon’un Sürmene İlçesinin Çamburnu Beldesinden bir grup vatandaşın Çevre Bakanlığı ve Valilik aleyhine açmış bulunduğu ÇED Raporu’nun iptali davasında, davacılar yanındaki müdahale istemimiz Trabzon İdare Mahkemesince RED edilmiştir. Bilahare Danıştay’daki temyiz istemimiz kabul edilmiş ve TRABZON İDARE MAHKEMESİNİN KARARI LEHİMİZE OLACAK ŞEKİLDE BOZULMUŞTUR. Mahkeme temyiz sonrası red kararı vermiş olup, yeni karar temyiz edilmiştir. Dosya Danıştay’da incelenmiş ve red kararı onanmış, maalesef Çamburnu Tabiatı Koruma Alanı korunamamıştır.

2001 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Amik Gölü aynası üzerine yapılmak istenen Hatay Havaalanı hakkında doğal hayatı, sulak alanları ve tarım alanlarını hiçe sayan ÇED raporunun İPTALİ için Çevre Bakanlığı aleyhinde YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli olarak Adana 1nci İdare Mahkemesinde dava açılmıştır. Verilen ara kararında, YÜRÜTMEYİ DURDURMA İSTEMİMİZİN davalı idarelerin savunması alındıktan sonra görüşülmesi hükme bağlanmıştır. Mahkemece keşif kararı alınmış olup, keşif 19.12.2002 tarihinde icra edilmiş olup, bilirkişi raporu ÇED raporunun iptalinin gerekeceği yönünde gelmiştir. Bunun üzerine Adana İdare Mahkemesi önce ayrıntılı bir YÜRÜTMEYİ DURDURMA, bilahare de İPTAL KARARI vermiştir. Davalı İdarenin temyiz ve bilahare tashihi karar istemleri red edilmiş ve karar kesinleşmiştir.
2. Orman arazilerinin zeytin plantasyonu ile tarım için tahsisi hakkında, Orman Bakanlığı ile Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ve Tariş Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokoller ile, bunların dayanağı olan “Ağaçlandırma Yönetmeliği”nin 14b maddesinin iptali için Danıştay 8nci Dairede YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli iki ayrı İPTAL davası açılmıştır. Davalarla ilgili yaptığımız yürütmeyi durdurma istemlerimizin red edilmesi üzerine İdari Dava Daireleri Genel Kurulu nezdinde itiraz edilmiş 10/7 oy çoğunluğu ile bu itirazlarımız da red edilmiştir. Danıştay’da yapılan duruşma sonucunda, Danıştay Savcısı taleplerimizin kabulü yönünde görüş bildirmiş olup, HER İKİ DAVADA DA İPTAL KARARI VERİLMİŞTİR. Böylece ORMANLARIMIZIN ZEYTİNCİLİK GİBİ ÇOK ÖNEMLİ VE TEMA'NIN DA DESTEKLEDİĞİ BİR FAALİYET ARKASINA SIĞINILARAK TALAN EDİLMESİ ÖNLENMİŞTİR. Temyiz aşaması da her iki dosyada sonuçlanmış ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından karar onanmış ancak bu defa karar düzeltme isteminde bulunulduğundan karar henüz kesinleşmemiştir.

2002 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
Karaköy Muhtarlığı (BİLECİK) tarafından, tarım alanını amaç dışı kullanıma açan ÇED raporunun İPTALİ için, Eskişehir İdare Mahkemesinde açılan davaya, davacı yanında müdahil olunmuştur. Davada yapılan yürütmeyi durdurma istemi red edilmiştir. Davacıların davayı takip edememesi nedeniyle dava red edilmiştir .

2003 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Antalya’nın Finike ilçesinde verimli tarım alanlarından narenciye bahçelerinin yerleşime açılmasının iptali için açılan üç adet davaya, davacılar yanında Danıştay 6ncı Dairede müdahil olunmuştur. Davalar kazanılmış olup, temyiz aşamasında üç dosya da Danıştay Dava Daireleri Kurulu tarafından onanmış ve karar kesinleşmiştir.
2. Çevre ve Orman Bakanlığınca yenilenen “Ağaçlandırma Yönetmeliği” hakkında, TEMA Vakfının zeytincilik adı altında ormanların talanının önlenmesi için açtığı ve kazandığı davalardaki bir kısım kazanımları yok edici ögeler taşıması nedeniyle, Yönetmeliğin KISMEN İPTALİ İÇİN YÜRÜTMEYİ DURDURMA ve DURUŞMA İSTEMLİ olarak, Danıştay 8nci Dairede dava açılmış olup, önce kısmen YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI ve bilahare de Yönetmeliğin bazı maddelerinin iptaline karar verilmiştir. Karar davalı tarafça temyiz edilmiş olup halen temyiz incelemesindedir.

2004 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Amik Gölü aynası üzerine yapılmak istenip de, açtığımız dava sonucunda alınan ve bilahare de kesinleşen İPTAL kararı sonrasında İdare, yeni bir ÇED Raporu hazırlatarak sözde aksaklıkları gidermeye çalışmış, ama bunun sonucunda hem mevcut yargı kararını yok saymış ve hem de yargıyı dolanma gayreti içinde olmuştur. Bu nedenle ikinci kez hazırlanan ÇED Raporu sonucu verilen ÇED olumlu kararının İPTALİ için yine Adana 1nci İdare Mahkemesi’nde dava açılmış ve yeni karar için de YÜRÜTMEYİ DURDURMA istenmiştir. Yapılan yargılamada yürütmeyi durdurma istemimiz
reddedilmiş, buna Bölge İdare Mahkemesi nezdinde yapılan itirazımız da red edilmiştir. Davada keşif yapılmasına karar verilmiş, keşif gideri yatırılmış ancak henüz tarihi belirlenmemişken bu arada Hatay’da yeni bir İdare Mahkemesi kurulduğundan dosyamız Adana’dan Hatay’a gönderilmiştir. Hatay İdare Mahkemesi’nin 2007/311 numaralı dosyasında 24.07.2007 tarihinde yapılan keşif neticesinde bilirkişi raporu aleyhe gelmiş olup dava reddedilmiştir. Tarafımızdan yapılan temyizde de yürütmeyi durdurma talep edilmiş ancak yürütmeyi durdurma istemimiz reddedilmiştir.
2. TMMOB Mimarlar, Şehir Plancıları ve Ziraat Mühendisleri Odaları tarafından Danıştay 6ncı Dairede açılmış bulunan Formula-1 yarış pisti ile ilgili imar planının YÜRÜTMEYİ DURDURMA istemli İPTAL davasına davacılar yanında müdahale talebinde bulunulmuş, talebimiz kabul edilmiş fakat asıl dava, süresinde açılmadığı için usülden red edilmiştir.

2005 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yenilenen “Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik” hakkında, tarım arazilerinin korunma ve kullanılmasına dair bir tek hüküm bulunmazken, yönetmeliğin adı ile bağdaşmayacak şekilde tamamen tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasını düzenlemesi nedeniyle, Yönetmeliğin TAMAMEN İPTALİ İÇİN YÜRÜTMEYİ DURDURMA İSTEMLİ olarak, Danıştay’da dava açılmıştır. Daha önce davalının savunması alındıktan sonra yürütmeyi durdurma talebinin inceleneceği belirtilmiş ancak davalı idarenin savunması da gelmiş, yürütmeyi durdurma talebinin reddi yönünde karar verilmiştir. Yürütmenin durdurulması talebimizin reddi konusunda İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nda itirazda bulunulmuş, ancak reddedilmiştir. Bu arada davalı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı her ne kadar başlangıçta davamızı kabul etmemişse de, son olarak Mahkemeye sundukları dilekçede, “dava konusu Yönetmeliğin Toprak Kanununa aykırı hükümlerinin uygulanmaması gerektiğini” belirtmiş ve bu konuda 81 İl Müdürlüğüne talimat gönderildiği açıklanmıştır. Böylelikle Bakanlık, dolaylı da olsa davadaki haklılığımızı kabul etmiştir. Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nın E. 2005/5847 sayılı dosyasıyla görülen davada yürütmeyi durdurma istemimiz reddedilmiştir.
2. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca 3213 Sayılı Maden Kanunu’nda yapılan değişiklik sonucunda “Madencilik Faaliyetleri İçin İzin Yönetmeliği” yayınlanmış ve bu yönetmeliğin bir bölümü hakkında YÜRÜTMEYİ DURDURMA ve DURUŞMA istemli olarak İPTAL DAVASI açılmıştır. Bu davada; 3213 Sayılı Maden, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, 2872 Sayılı Çevre, 6831 Sayılı Orman ve 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunlarının bazı maddeleri hakkında Anayasa’nın bir çok maddesine aykırılığı açıklanmış ve ANAYASAYA AYKIRILIK iddiamızın kabul edilerek , dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi istenmiştir. Bu davada ayrıca; Anayasa’nın değiştirilen 90/son maddesi gereği aşağıda adları belirtilen 13 adet uluslararası sözleşmeye aykırılık ileri sürülmüştür. Bilineceği üzere yapılan bu Anayasa değişikliği ile; temel hak ve özgürlükler ile ilgili ve T.C.nin taraf olduğu ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmelerin Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyeceği gibi, bu sözleşmelerin iç hukuktaki diğer normlarla çatışması halinde bunların esas alınacağı düzenlenmiştir. Buna göre bu davada incelenen uluslararası sözleşmeler şunlardır:
2.1. Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (1971-RAMSAR)
2.2. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (1972-PARİS)
2.3. Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme (1976-BARCELONA)
2.4. Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü ve Ekleri
2.5. Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol,
2.6. Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979-BERN)
2.7. Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi (1985-GRANADA)
2.8. Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi ve Eki Protokoller (1992-BÜKREŞ)
2.9. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1992-RİO)
2.10. Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (1992-VALETTA/MALTA)
2.11. Özellikle Afrika’da Ciddi Kuraklık ve/veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşmeyle Mücadele İçin BM Sözleşmesi (1994-PARİS)
2.12. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2000-FLORANSA)
2.13. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (1992-NEW YORK)
Danıştay 8. Dairede E. 2005/4198 sayılı dosyayla görülmekte olan davada Danıştay Dairesi tarafından Başbakanlığın da hasım konumuna alınmasına karar verilmiş; yürütmeyi durdurma talebinin ise davalıların savunması alındıktan sonra incelenmesine karar verilmiştir. Bu arada Türkiye Madenciler Derneği davalı Bakanlık yanında davaya müdahale talebinde bulunmuştur. Davalı idarelerin cevabıyla birlikte bir kez daha alınan ara kararda Derneğin katılma istemi kabul edilmiş, yürütmeyi durdurma talebimizin ise bazı belgelerin toplandıktan sonra görüşülmesine karar verilmiştir. Ancak söz konusu kararda Danıştay Savcısının lehimize olarak yürütmeyi durdurma kararı verilmesi yönünde görüşüne de yer verilmiştir. Başbakanlık ve davalı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından davaya verilen cevaplara tarafımızdan da yanıt verilmiştir. Son olarak yürütmeyi durdurma talebinin değerlendirilmesine ilişkin gelen kararda, bu kez davanın ihbar edildiği Bayındırlık Bakanlığı, Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Kültür ve Turizm, Çevre Bakanlıklarına davaya katılmaları için verilen süre geçtikten sonra yürütmeyi durdurma talebinin değerlendirilmesine karar verilmiştir.
3. Side Turizm Alanı kapsamındaki Çevre Düzeni Planının 30.07.2004 tarihinde revize edilerek Sorgun Ormanı içinde yer alan 954 sayılı parseldeki taşınmazın “Golf Sahası” olarak düzenlenmesini içeren plan revizyonunun iptali için tarafımızdan; yürütmeyi durdurma ve duruşma istemli olarak Antalya İdare Mahkemesi’nde 24.10.2005 tarihinde dava açılmıştır. Davada özellikle; Anayasamızın 90. maddesi hükmüne dayanarak idari işlemin uluslararası sözleşmelere aykırılığı üzerinde durulmuştur. Son olarak Antalya İdare Mahkemesi yetkili olmadığına karar vererek dosyayı Danıştay’a göndermiştir. Dosya Danıştay 6. Daire Başkanlığı’nın E. 2006/336 sayılı dosyasıyla görülmektedir. Danıştay, 2004/4242 sayılı başka bir dosyada yapılan keşif ve verilen bilirkişi raporu doğrultusunda 8.11.2006 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Esas hakkında da davamızın kabulü ile idari işlemlerin iptaline karar verilerek dava lehimize sonuçlanmıştır.
4. Belek Çevre Düzeni Planının muhtelif tarihlerde birkaç kez revize edilerek Belek Ormanı içinde 5 adet “Golf Sahası” ve 5 adet de “Turizm Parseli” düzenlenmesi sonucunda oluşacak doğa tahribatını önlemek için Belek Çevre Düzeni Planının iptali için tarafımızdan; yürütmeyi durdurma ve duruşma istemli olarak Antalya İdare Mahkemesi’nde 12.12.2005 tarihinde dava açılmıştır. Davada özellikle; Anayasamızın 90. maddesi hükmüne dayanarak idari işlemin uluslararası sözleşmelere aykırılığı üzerinde durulmuştur. Son olarak Antalya İdare Mahkemesi yetkili olmadığına karar vererek dosyayı Danıştay’a göndermiştir. Dava Danıştay 6ncı Dairede (E. 2006/1664) derdesttir. Danıştay’da yürütmenin durdurulması konusunun, keşif yapıldıktan sonra düşünülmesine karar verilmiş ve keşif YAPILMIŞTIR. Bilirkişi raporu lehimize gelmiş ve yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Davalıların yürütmeyi durdurma kararına karşı yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir. Esas hakkındaki karar beklenmektedir. Bu arada bölgedeki bazı Otelcilik Şirketleri davaya İdare yanında müdahil olmuşlardır.

2006 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Beydağları Sahil Milli Parkı sınırlarını turizm amacı ile daraltan bir karar alan Bakanlar Kuruluna karşı başta Antalya Barosu ve bir kısım çevreci kuruluş ve kişilerce Danıştay 10ncu Dairede Başbakanlık ve Çevre ve Orman Bakanlığı aleyhine açılan ve anılan kararın iptalinin istendiği davaya, davacılar yanında 16.01.2006 tarihinde müdahil olunmuş ve müdahilliğimizin kabulüne karar verilmiştir. Yürütmeyi durdurma talebimizi değerlendiren Mahkemece, “aynı konuda daha önce açılmış bir davada yürütmeyi durdurma kararı verilmiş olduğundan burada ayrıca karara bağlamaya gerek olmadığı” yönünde karar verilmiş, dolayısıyla dava konusu ettiğimiz Yönetmelikle ilgili yürütmeyi durdurma kararı alınmıştır. Dava konusu işlemle ilgili olarak yine açılmış başka bir davada iptal kararı verilmiş olduğundan bu davada karar verilmesine gerek olmadığına hükmedilmiş; DOLAYISIYLA İŞLEM İPTAL EDİLMİŞ VE DAVA LEHİMİZE SONUÇLANMIŞTIR.
2. Dalaman Tarım İşletmesini büyük bir bölümünü “Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ile amaç dışına çıkaran idari işlem aleyhine Tarım-İş Sendikasınca Danıştay 6ncı Dairede Başbakanlık ve Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine açılan ve anılan kararın iptalinin istendiği davaya, davacı yanında 30.01.2006 tarihinde müdahil olunmuş ve müdahilliğimizin kabulüne karar verilmiştir. Yürütmeyi durdurma talebinin reddi kararına yanında müdahil olduğumuz Tarım-İş Sendikası tarafından yapılan itiraz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, yürütmeyi durdurma hakkındaki kararın, keşif ve bilirkişi incelemesinden sonra verilebileceğini bildirmiş; Genel Kurul kararı üzerine 2005/999 E. sayılı dosyada 07.05.2007 tarihinde keşif yapılmıştır. Keşif sonucu gelen bilirkişi raporu lehimize olup, dava konusu idari işlemle kamunun telafisi olanaksız zararlara yol açılacağı belirtilmektedir. Rapor sonrasında yürütmeyi durdurma istemimizin kabulüne karar verilmiştir. Yürütmeyi durdurma kararının ardından davanın kabulüne ve idari işlemin iptaline karar verilmiştir. Dolayısıyla dava lehimize sonuçlanmıştır. Henüz temyiz istemi elimize ulaşmamıştır.
3. Bölgede turizmi geliştirmek adına yapılan ve Milli Park aleyhine değişiklikler içeren Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliklerinin iptali için Marmaris Belediye Başkanlığının Kültür ve Turizm Bakanlığına karşı Danıştay 6ncı Dairede (E. 2005/3982)açmış olduğu davaya, davacı Marmaris Belediye Başkanlığı yanında 15.02.2006 tarihinde müdahil olunmuş ve müdahilliğimiz kabul edilmiş, 31.10.2007 tarihinde duruşma yapılmış olup işlemin iptaline karar verilmiş, başka deyişle dava lehimize sonuçlanmıştır.
4. Atatürk’ten miras kalan ve Yalova Atatürk Çiftliği olarak adlandırılırken 1984 sonrası kurulan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlanan Yalova Tarım İşletmesinin, Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulunca, kapatılıp arazisinin Hazineye devrine yönelik idari işlemin iptali için Tarım İş Sendikasınca Bursa 2nci İdare Mahkemesinde dava açılmış ( E. 2005/1080 ) ve başından sonuna ranta yönelik bir girişim olması ve Ülke tarımına ve topraklarına karşı bir çok olumsuzluklar içermesi ve üstün kamu yararı ile bağdaşmaması nedeni ile bu davaya davacı Tarım İş Sendikası yanında 15.02.2006 tarihinde müdahil olunmuştur. Müdahilliğimizin kabulü ile birlikte yürümenin durdurulmasına karar verilmiştir. Davalı İdare tarafından; yürütmenin durdurulması kararına itiraz edilmiş, ancak itiraz kabul edilmemiştir. Bu arada Yalova Belediye Başkanlığı, Kütahya Porselen, Yalova Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği davalı Başbakanlık yanında davaya müdahil olmuştur. Son olarak davada İdarenin işleminin iptaline karar verilmiştir. Yalova Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiş, temyiz istemindeki yürütmeyi durdurma istemi reddilmiştir.
5. Bolu İli, Seben İlçesi, Taşlıyayla Merasında vasıf değişikliği yapılarak sulama göleti yapılması için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararının verildiği öğrenilmiş olup, bu gerçekleştiği takdirde; biyolojik çeşitlilik ve orman ekosisteminde zarar oluşabileceği, hayvancılığın zarara uğrayabileceği, gölet çevresinde turizm ve ikinci konut oluşumu başlayacağı ve bu nedenle çevre kirliliğinin oluşabileceği, mera alanı azalacağından otlatmanın orman içine kayacağı ve orman üzerinde baskı yaratıp orman varlığının azalmasına sebep olabileceği, göletin su seviyesi düşük ve su hareketliliği kısıtlı olacağından bataklığa dönüşme ve çok ciddi sağlık sorunları yaratabileceği değerlendirilmiştir. Bu nedenle anılan idari işlem; başta Anayasa’ya, Türkiye’nin taraf olduğu Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (1972-PARİS) , Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979-BERN), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1992-RİO) gibi Uluslar arası Sözleşmelere, mevcut yasalara ve üstün kamu yararına aykırı bulunarak, Sakarya 1. İdare Mahkemesinde (E. 2006/660) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Bolu Valiliği aleyhine yürütmeyi durdurma istemli iptal davası 21.02.2006 tarihinde açılmıştır. Davada gölet yapılmasına izin verilmesi konusunda karar verilmesine gerek olmadığına, ÇED gerekli değildir kararı ile ilgili olarak davanın reddine karar verilmiştir. Karar tarafımızdan temyiz edilmiştir. Dosya Danıştay incelemesindedir. Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma istemimiz reddedilmiştir.
6. Yine Dalaman’da Bakanlar Kurulu’nun daha önce dava konusu ettiğimiz kararından geriye kalan toprakların ‘kültür ve turizm koruma bölgesi’ ilan edilmesini içeren Bakanlar Kurulu kararıyla bir kez daha “Muğla-Dalaman Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ile bu arazilerin amacı dışına çıkarılması söz konusu olmuştur. Bu Bakanlar Kurulu aleyhine yine Tarım-İş Sendikasınca Danıştay 6ncı Dairede Başbakanlık ve Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine açılan ve anılan kararın iptalinin istendiği davaya (E. 2006/922) , davacı yanında 29.03.2006 tarihinde müdahil olunmuş, müdahilliğimizin kabulüne karar verilmiştir. Ancak yürütmeyi durdurulması talebinin reddine karar verilmiştir. Yürütmeyi durdurma talebinin reddi kararına, yanında müdahil olduğumuz Tarım-İş Sendikası tarafından yapılan itiraz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, yürütmeyi durdurma hakkındaki kararın, keşif ve bilirkişi incelemesinden sonra verilebileceğini bildirmiş; 07.05.2007 tarihinde bölgede keşif yapılmıştır. Keşif sonucu gelen bilirkişi raporu lehimize olup, dava konusu idari işlemle kamunun telafisi olanaksız zararlara yol açılacağı belirtilmektedir. Rapor sonrasında yürütmeyi durdurma istemimizin kabulüne karar verilmiştir. Yürütmeyi durdurma kararının ardından davanın kabulüne ve idari işlemin iptaline karar verilmiştir. Dolayısıyla dava lehimize sonuçlanmıştır. Henüz temyiz istemi elimize ulaşmamıştır.
7. İzmir Çeşme ile ilgili olarak mevcut Sit kararını olumsuz etkileyen İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun vermiş olduğu karar aleyhine İzmir’den bir grup dernek Danıştay 6ncı Dairede yürütmeyi durdurma istemli iptal davası açmış ve TEMA Vakfı da 02.06.2006 tarihinde davacılar yanında davaya müdahil olmuştur. (E. 2006/2012)
8. İzmir Alaçatı ile ilgili olarak mevcut sit kararını olumsuz etkileyen İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun vermiş olduğu karar aleyhine İzmir’den bir grup dernek Danıştay 6ncı Dairede (E. 2006/2013) yürütmeyi durdurma istemli iptal davası açmış ve TEMA Vakfı da 02.06.2006 tarihinde davacılar yanında davaya müdahil olmuştur.
9. HER NE KADAR İDARİ DAVA OLMAMAKLA BİRLİKTE ;
TEMA Vakfınca, Orman Bölge Müdürlüğünün, Fethiye İlçesi Göcek Beldesi ile yine buraya bağlı Zeytinli Ada da mevcut orman kadastrosunu, 6831 Sayılı Orman Kanununu değiştiren ve kadastral maddi hataların düzeltilmesi ile ilgili düzenlemeler içeren 4999 Sayılı Kanuna dayanarak ve kadastral hiçbir tartışma olmadığı halde ve hiç gereği yok iken iptali istemi ile Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesinde ‘HASIMSIZ’ dava açtığı öğrenilmiştir. TEMA Vakfı mevcut orman varlığını fevkalade kötü niyetli uygulamalara açacak olan bu girişime şiddetle karşı çıkmış ve Zeytinli Ada ile ilgili olana (Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi E. 2005/14) 19.04.2006, Göcek ile ilgili olana da (Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi E. 2005/303) 30.04.2006 tarihinde müdahale talebinde bulunmuştur. Göcek ile ilgili olan davada Mahkemece TEMA’nın müdahilliğine karar verilmiş ve hemen ardından davanın reddi kararı verilerek ormanlarımız önemli bir tehlikenin eşiğinden dönmüştür. Yargıtay tarafından da onanmış, ancak karşı tarafça kararın tashih-i istemiyle bir kez daha Yargıtay incelemesi talep edilmiştir. Karar Yargıtay tarafından bir kez daha onanarak kesinleşmiştir.
Zeytinli Ada ile ilgili davada ise davanın kabulüne karar verilmiş başka deyişle karar aleyhe çıkmıştır. Temyiz aşamasındadır.
Bu arada Üzümlü Beldesinde Orman kadastrosu işlemlerinin ve 2B şerhinin kaldırılması talebini içeren bir davanın (Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi E. 2005/468) daha Orman İşletme Müdürlüğünce hasımsız olarak açıldığı öğrenilmiş ve bu davaya da 25.12.2006 tarihinde müdahale talebinde bulunulmuş, müdahilliğimiz kabul edilmiş ve en son olarak bu davada da Orman Müdürlüğü’nün açtığı dava reddedilmiş ve Yargıtay tarafından da onanmıştır. Bu karara karşı davacılar tarafından tashih-i karar yoluna gidilmiş, karar kesinleşmiştir.
10. Trakya’nın Ergene Havzasında Kırklareli’nde bir çimento fabrikası yapılması için girişilen faaliyetlere karşı bir dava açılarak bu davada ÇED Olumlu kararının iptali ile Çevre Düzeni Plan Notu değişikliğinin iptali talep edilmiştir.Ancak açılan dava Mahkemenin isteğiyle iki davaya ayrılmış ve bunun üzerine gelen kararda ise ÇED kararının iptali ile ilgili açılan davada (Edirne İd. Mahkemesi E. 2006/2582) yürütmeyi durdurma talebimizin idarenin cevabından sonra düşünülmesine karar verilmiş, İdare cevap vermiş ancak henüz talebimiz değerlendirilmemiştir.
Diğer dava olan Çevre Düzeni Plan Notu değişikliğinin iptali davasının ise Edirne İdare Mahkemesince Danıştaya gönderilmiştir. Bu dava Danıştay 6. Dairesi’nin 2007/150 E. sayılı dosyasıyla görülmekte olup, yürütmeyi durdurmanın davalı İdarenin cevabından sonra düşünülmesine karar verilmiştir. Davalı İdare ise verdiği cevapta Çevre Düzeni Planında yeniden değişiklik yapıldığı, bu nedenle davanın konusuz kaldığı savunmasında bulunmuştur. Danıştay yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.


2007 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Kuşadası’nda Fransız Tatil Köyü olarak bilinen taşınmazda Kuşadası Belediyesi tarafından yapılan Uygulama İmar Planı Tadilatının iptali için bir grup Kuşadalı çevreci tarafından açılan ve Aydın 1. İdare Mahkemesinde görülen 2006/2267 sayılı dosyaya, 25.01.2007 tarihinde müdahale talebinde bulunulmuştur. Müdahilliğimizin kabul edildiği dosyada, başka bir dosyada aynı işlemin iptaline karar verilmiş olduğundan karar vermeye gerek olmadığı kararı alınmıştır. Başka deyişle sonuç olarak dava lehimize sonuçlanmıştır.
2. Orman Genel Müdürlüğü tarafından baltalıkların koruya tahsis edilmesi nedeniyle şahısların Çevre ve Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğüne karşı açtığı davalarda TEMA Vakfı; Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü yanında (davalı yanında), Edirne İdare Mahkemesi’nde 7 adet ve Tekirdağ İdare Mahkemesi’nde açılmış olan 5 adet olmak üzere toplam 12 davaya müdahil olmuştur. Bu davalarda Edirne idare Mahkemesi tarafından 5 dosyada müdahilliğimizin kabulüne karar verilmiştir. Bu davalardan altısında davanın reddine karar verilmiş, başka deyişle davalar Orman Genel Müdürlüğü (ve dolayısıyla TEMA Vakfı) lehine sonuçlanmıştır. Davacılar tarafından 5 adet dosya da temyiz edilmiştir. Temyiz sonucu beklenmektedir.
Tekirdağ İdare Mahkemesi de müdahale talep edilen 5 dosyada müdahilliğimizin kabulüne karar vermiştir. Bu davaların tümünde davanın reddine karar verilmiş, başka deyişle davalar Orman Genel Müdürlüğü (ve dolayısıyla TEMA Vakfı) lehine sonuçlanmıştır. Davacılar tarafından 5 adet dosya da temyiz edilmiştir. Temyiz sonucunda da kararlar onanmıştır.
3. Side’de özellikle Side Antik kentindeki Nekropol alana, bölgede bulunan kumul ve kumul bitkilerine ve hatta yöreye özgü caretta caretta hayvanlarına zarar verecek olan yapılaşmalara izin veren, bu güzel yöreyi adeta bitirecek olan Çevre Düzeni Planı tadilatı ile buna bağlı olarak Revizyon İmar(1/5000) ve Uygulama İmar Planlarının (1/1000) iptali için yürütmeyi durdurma istemli olarak Danıştay’da Kültür Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı aleyhine 15.03.2007 tarihinde dava açılmış olup, Danıştay 6. Daire Başkanlığı (E. 2007/1841) tarafından davalı İdareden bazı belgeler istenmiş, yürütmeyi durdurmanın savunmadan sonra düşünülmesine karar verilmiş, ancak son aşamada Mahkeme bizden bazı eksiklikleri (plan tarihleri, plan notları bildirimi vs) gidermemizi istemiştir. Ancak bu arada dava öncesi plan tarihlerinin tarafımıza yanlış bildirildiği öğrenildiğinden dava yenilenmeyecektir.
4. Fethiye’de İskele Dolgu Alanı yapmak üzere yapılan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planının iptali için kişiler tarafından açılan davaya davacılar yanında 09.05.2007 tarihinde müdahil olunmuştur. Ancak Muğla 1. İdare Mahkemesi tarafından 2007/171 E. sayılı dosyada müdahillik talebimiz 24.05.2007 tarihinde reddedilmiştir.
5. Ankara Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü’nün kapatılması kararının iptali için TMMOB tarafından Başbakanlık aleyhine açılan davaya müdahil olunmuştur. Müdahilliğimizin kabulüne karar verilmiş ve yürütmeyi durdurma istemi ile ilgili olarak davalının savunması alındıktan sonra inceleneceğine karar verilmiştir. Dava Danıştay 2. Daire’de 2007/2215 E. Numaralı dosyasıyla derdesttir.
6. “Orman Sayılacak Alanlarda Verilecek İzinler Hakkında Yönetmelik”in bazı maddelerinin iptali için Anayasaya aykırılık iddiasıyla ve yürütmeyi durdurma istemli olarak Danıştay’da 21.05.2007 tarihinde dava açılmıştır. Aynı Yönetmelikle ilgili başka bir dosyada zaten yürütmeyi durdurma kararı verilmiş olduğundan bu dosyada verilmesine gerek olmadığına karar verilmiştir. Başka deyişle Yönetmeliğin yürütmesi durdurulmuştur. Dava Danıştay 8. Daire’de 2007/3614 E. Numarasıyla derdesttir.
7. “Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği”nde değişiklik yapan Yönetmeliğin bazı maddelerinin iptali için yürütmeyi durdurma istemli olarak Danıştay’da 31.05.2007 tarihinde dava açılmıştır. Danıştay 8. Daire’nin 2007/3930 E. numarasıyla görülen davada Başbakanlık da hasım durumuna getirilmiş ve yürütmeyi durdurmanın davalının savunması alındıktan sonra düşünülmesine karar verilmiştir. Dava derdesttir.
8. Doyran’da mermer arama ruhsatı verilerek çevreye verilen zararı önlemek isteyen Türkiye Tabiatını Koruma Derneği ve Doyran Beldesi Geliştirme, Kültür ve Yardımlaşma Dernekleri tarafından Enerji Bakanlığı’na karşı açılan davalara 23.11.2007 tarihnde müdahil olunmuştur. Ancak Antalya 1. İdare Mahkemesi’nin E. 2007/1007, 1007/1008, 2007/1009 sayılı dosyalarıyla görülen davalarda davacı asil tarafından usuli eksiklikler giderilmediği için davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; dolayısıyla müdahale talebimiz sonuçsuz kalmıştır.
9. Kurşunlu’da Kum- Taş Ocağı İşletme ruhsatı verilerek çevreye verilen zararı önlemek isteyen Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Kurşunlu Güloluk ve Yeşilkaraman Köyleri Kalkındırma Güzelleştirme Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile kişiler tarafından Enerji Bakanlığı’na karşı açılan davaya 23.11.2007 tarihinde müdahil olunmuştur. Söz konusu dava Antalya 1. İdare Mahkemesi’nin E. 2007/590 sayılı dosyasıyla derdest olup müdahilliğimizin kabulüne karar verilmiş ancak dava reddedilmiştir.
10. Çevre ve Orman Bakanlığı aleyhine Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Notunun bazı maddelerinin iptali için yürütmeyi durdurma istemli olarak 27.11.2007 tarihinde Danıştay’da dava açılmış olup, (Danıştay 6. Daire E. 2007/9561)yürütmeyi durdurma istemimizin davalının savunması alındıktan sonra düşünülmesine karar verilmiştir. Davada yürütmeyi durdurma kararı verilmiş, davalı İdarenin yürütmeyi durdurma kararına itirazı da reddedilmiştir.

2008 YILINDA AÇILAN VEYA MÜDAHİL OLUNAN DAVALAR:
1. Antalya’da Kırcami Bölgesinde yer alan 1503 ha.lık arazi hakkında “tarım dışı amaçla kullanma kararı” verilmesi ile ilgili olarak yürütmeyi durdurma istemli dava açılmıştır. Davada kamu yararı ve tarım dışı amaçla kullanma kararlarının iptali talep edilmiştir. Dava 23.05.2008 tarihinde açılmış olup yürütmeyi durdurma konusunun sonra düşünülmesine karar verilmiştir. Dava Antalya 1. İdare Mahkemesi’nin E. 2008/992 sayılı dosyasıyla görülmektedir.
2. Bilecik’te yapılması düşünülen Çimento Fabrikası ile ilgili olarak verilen ÇED Olumlu Kararının iptali için Eskişehir 2. İdare Mahkemesi’nde (E. 2008/542) Çevre Bakanlığı aleyhine yürütmeyi durdurma ve iptal istemli dava açılmış olup dava derdesttir. Davaya Çimento Fabrikasının işletmesini yürüten Şirket de müdahale talebinde bulunmuştur.
3. Antalya İli, Kovanlık ve Selimiye (Karadon) köy sınırları içinde tarıma elverişli arazi üzerinde Doğalgaz Enerji Santrali yapılması için AKSA Enerji isimli bir şirketin özel mülkiyetindeki arazinin “tarım dışı amaçla” kullanılması kararı ile kamu yararı kararı verilmiştir. Her iki karara karşı da tarafımızdan Danıştay’da 02.09.2008 tarihinde dava açılmıştır. Aynı yerle ilgili olarak Çevre Bakanlığınca verilen ÇED Olumlu kararına da Antalya İdare Mahkemesi’nde ayrı bir dava açılmış ve her iki davada da yürütmeyi durdurma talep edilmiştir. Davalar derdest olup henüz esas numaraları bilinmemektedir.

4. Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin kısmen iptali için TMMOB tarafından Danıştay 6. Dairede (E. 2008/8999) açılmış olan davaya tarafımızdan müdahale talebinde bulunulmuştur. Müdahillik talebimiz hakkında henüz karar verilmemiştir.

5. Yalova Atatürk Tarım İşletmesinin özelleştirilmesi kararına karşı Bursa 2. İdare Mahkemesi’nde Tarım-İş Sendikası tarafından açılan davaya (E. 2008/952) tarafımızdan müdahale talebinde bulunulmuştur. Müdahillik talebimiz hakkında henüz karar verilmemiştir.

6. Vakıflar Yönetmeliği’nin bazı maddelerinin iptali için Danıştay’da yürütmeyi durdurma istemli olarak tarafımızdan dava açılmıştır. Davanın esas numarası henüz bilinmemektedir.

BÜYÜKOVALAR

Konu: Büyük ova koruma alanları hakkında
Hazırlanması ve yasalaşmasında TEMA’nın belirleyici katkısı bulunan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 14. maddesinde özetle “Tarımsal potansiyeli yüksek olan ve çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulması sorunlarını yaşayan büyük ovaların il Toprak Koruma Kurullarının görüş ve önerileri değerlendirilerek Bakanlar Kurulu kararıyla koruma altına alınacağı” hükmü bulunmaktadır. Aynı maddede ayrıca; “illerde bulunan Toprak Koruma Kurullarının görüşleri yönünde konunun Bakanlar Kuruluna götürülmek üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığına iletilmesi” hükmü de yer almaktadır.

Vakfımızın toplumsal sorumluluk anlayışı gereği, anılan Kanun’un bütün hükümleriyle ve ilkeli bir yaklaşımla uygulanmasına çaba gösterilmesi ve uygulama süreçlerinde görev üstlenilmesinin uygun olduğu düşünülmüştür.

Özetlenen bu anlayış doğrultusunda; sorunun nasıl çözüleceğinin araştırılması anlamında 2007 yılında bilimsel nitelikli bir çalıştay düzenlenmiş, ilgili bilim insanı, uzman ve bürokratların katıldığı bu çalışma 13.7.2007 tarihli teknik raporla değerlendirilmiştir.

Konu 25-26 Ekim 2008 tarihlerinde Antakya’da yapılan temsilciler genel toplantısında tekrar gündeme getirilmiş ve Sayın Hayrettin KARACA’nın da katkılarıyla “büyük ovaların koruma altına alınmasına çalışmanın, TEMA örgütünün bütününün yakın gündemi olması” yolunda, oy birliği ile bir ilke kararı alınmıştır.

Alınan kararın yaşama geçmesine katkısı olabileceği düşüncesi ile “kamuoyu oluşturmak, toplumsal duyarlık yaratmak amaçlı” ve Ek:1 de iletilen 15.12.2008 tarihli bilgilendirici ve yönlendirici nitelikli bir metin hazırlanmıştır. (Ek:1)

Konuya ilişkin TEMA sorumluluğunun kısaca tanımı, Kanun’un 14’ncü maddesinde yer alan özel hükmün ayrıntılı analizi, büyük ova belirleme süreci aşamalarının açıklanması ve yapılacak büyük ova saptamasının hangi bilimsel veri ve göstergelere dayanması gerektiğinin belirtilmesi amaçlarıyla ise Ek:2 de iletilen 14.1.2009 tarihli ve yol haritası özellikli metin hazırlanmıştır. (Ek:2)

Konu hakkında özel ilgi ve duyarlık gösteren temsilcilerimizin ve ilgili bilim insanlarının katkılarıyla oluşturulan format taslakları üzerinde çalışıldıktan sonra oluşturulan ve “büyük ova belirlenmesinde temsilciliklerimizce kullanılması düşünülen” format da Ek:3 de gönderilmektedir. (Ek:3)

Yazımız ekinde iletilen belgelerin yeterince incelenerek, biri birini izleyen ve bütünleyen aşağıdaki çalışmaların yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

1.Çalışmaya başlamadan Ek:1 de iletilen ve yol haritası özelliği taşıyan metin yeterince incelenerek değerlendirilmelidir.

2.Anılan metinde yer alan süreç aşamaları biri birini izleyerek yaşama geçirilmelidir. Çalışmaya TEMA temsilcisi öncülük etmiş olsa bile, valiliklerin, tarım müdürlüklerinin, fakültelerin, araştırma kuruluşlarının, toprak uzmanı teknik elemanların ve Ziraat Mühendisleri Odası gibi demokratik kuruluşların ilgi ve katkıları sağlanarak, konuya sahip çıkmaları mutlaka gerçekleştirilmelidir.

3.Sürecin çok önemli bir boyutunu da il kamuoyunun ilgisini ve duyarlığını sağlamak, bu duyarlığı toplumsal bilince ve toplumsal talebe dönüştürmek oluşturmalıdır. Bu amaçla, Ek:2 de iletilen ve “yurt toprağına sahip çıkalım” ifadesi ile başlayan yönlendirici metinden yararlanılabilir ve bu metin geliştirilebilir. Koruma altına alınması öngörülen ovaya köylüsü ile kentlisi ile yöre halkının sahip çıkması ve bunu demokratik bir talebe dönüştürmesi son derece belirleyici olacaktır. Sonuç olarak medyanın tüm olanaklarının kullanımıyla, afiş broşür ve benzeri araçların katkısıyla, il kamuoyunun soruna sahip çıkması ve bunu bir toplumsal talep haline getirmesi sağlanmalıdır.

4.Çalışmalara başlamadan konu il Toprak Koruma Kuruluna getirilmeli, ekli belgelerden yararlanılarak kurul üyeleri bilgilendirilmeli ilgileri ve katkıları öngörülmelidir.

5.Çalışmaya başlarken, önce il sınırları içinde ya da bir başka illerin sınırları ile ortak olan büyük ovanın olup olmadığı konusunda genel bir değerlendirme yapılabilir. Örneğin; Kazova diye bilinen ova Tokat ili sınırları içindedir ama, Konya ovası diye bilinen alan Konya, Ankara, Kayseri, Niğde ve Nevşehir il sınırlarını da kapsayabilmektedir. Büyük ova tanımlaması için gereken ayrıntılı bilgi ve veriler işlenmeden, genel bilgi ve belgelerden yararlanılarak ilde gerçekten bu nitelikte alan olup olmadığı ön saptaması yapılmalıdır.

6.Bu genel değerlendirme sırasında il Tarım Müdürlükleri ve ilde bulunabilecek konuyla ilgili fakülte ve araştırma kuruluşlarını görüş ve katkılarının da alınması uygun olacaktır.

7.Kanunda yer alan hüküm “büyük ova tanımlamasında kullanılacak bir sayısal bir ölçek vermediğinden”, değerlendirme sırasında koruma altına alınmasına çalışılan ovanın ölçek anlamında çok büyük olması gibi bir zorunluluk duyulmayabilir. Önemli olan o ovanın “tarımsal potansiyelinin yüksek olması ve ağır yok olma ve bozulma riski altında” bulunmasıdır. Bu iki temel eksenin birlikte veya ayrı ayrı geçerli olması da mümkündür. Yani risk yoktur ama ova çok büyüktür. Ova çok büyük değildir ama ağır risk vardır ve ya her iki durum birlikte geçerlidir. Bu durumların tümünde, kanımızca ovanın koruma altına alınması çabalarını başlatmak gerekir.

8.Ova birden çok ili kapsıyor ise o illerin temsilcilerinin birlikte çalışmaları gerekebilecektir.

9.Sürecin baştan sona bütün aşamalarında olduğu gibi, çalışmalara başlarken de il Valiliği, il Tarım Müdürlüğü, var ise Ziraat Fakültesi var ise araştırma enstitüsü ve konuyla ilişkili benzeri kamu kurum ve kuruluşlarına gerekli bilgi verilmeli, amaç açıklanmalı ve her aşamada ilgi, duyarlık ve katkıları sağlanmalı ve sürecin tüm aşamalarında bulunmakları gerçekleştirilmelidir.

10.”BÜYÜK OVA BELİRLEMESİ YAPILMASI İÇİN KULLANILACAK TEKNİK FORMAT başlıklı belirleme belgesi, edinilebilecek veri, gösterge ve bilgiler kullanılarak ve kurgulanan sıralama gözetilerek doldurulmalıdır. Mümkün ise ovanın nitelik ve özelliklerini tanımlayacak olan ve formatta yer alan bilgi ve verilerin bütünü kullanılabilmelidir. Temsilciliğin bu bilgileri kendiliğinden edinmesi mümkün değildir. O nedenle, üstte belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının katkı ve yardımları alınmalı ve birlikte çalışma gerçekleştirilerek o kuruluşların da soruna sahip çıkmaları sağlanabilmelidir.

11.Her aşamada Genel Müdürlüğün bilgilendirilmesi yararlı olacaktır. Gerekli olması durumunda başta valiler olmak üzere konuyla ilgili kamu kuruluşlarının bilgilendirilmesi ve yardımlarının sağlanması amacıyla, Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğün bizzat yöreye gelerek ilgililerle görüşmeleri de istenmelidir.


Prof. Dr. Orhan DOĞAN
TEMA Genel Müdürü


Ekler:1.Büyük ovaların koruma altına alınması çalışma sürecinde, kamuoyu desteği sağlanmasına katkısı olacağı düşünülen “bilgilendirici ve yönlendirici” metin 15.12.2008
2.Büyük ova belirlemesi sürecinin aşamalarını açıklayıcı değerlendirme 14.1.2009
3.Büyük ova belirlenmesinde kullanılacak teknik format

Ek:1

yurt toprağına
sahip çıkalım....



yarın geç olacak




toprak yitiriliyor, yok oluyor!...

farkında mıyız?




ülkenin geleceği kayıyor,
insanımızın yaşam güvenliği ortadan kalkıyor!...

görüyor muyuz?



üretimin,
kalkınmanın,
tümüyle yaşamın

topraksız olamayacağının
bilincinde miyiz?


“bir avuç toprak
üretilemeyen kaynaktır”!...

farkında mıyız?

yıl l962 Anayasa Madde 44:

“Devlet toprağı korur, verimli işletilmesini sağlar ve geliştirir.”

Anayasaya rağmen 44 yıl boyunca süren toprak ve arazi talanı.


yıl 2005 Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu (Toprak Kanunu)

Madde 1: Amaç- “Toprak korunacak, geliştirilecek ve sürdürülebilirlik
doğrultusunda kullanılacak”

Madde 6: “İllerdeki Toprak Koruma Kurulları toprağın korunup geliştirilmesi için önlem alır, görüş oluşturur.”

Madde 7: “Devlet, arazi ve toprakla ilgili etüt, analiz, veri tabanı, sınıflama ve haritalama sorumluluklarını yerine getirir.”

Madde 10: “Devlet toprağın niteliği ve arazinin yeteneğine göre ülkesel ve bölgesel Arazi Kullanım Planlarını yapar.”

Madde 11: “Devlet, toprak ve arazi yapısına uygun tarım için Toprak Koruma Plan ve Projelerini hazırlattırır ve uygulanmasını sağlar.”

Madde 12: “Devlet, tarım amacı dışı arazi kullanımlarında, girişimciler ve yatırımcılarca Toprak Koruma Projeleri oluşturulmasını ve uygulanmasını sağlar.”

Madde 13: “Tarım amacı dışı tarımsal arazi kullanım kararlarını devlet verir.”

Madde 14: “Devlet, tarımsal üretim potansiyeli yüksek ve yoğun kirlenme, bozulma ve amaç dışı kullanım tehlikesi ile karşı karşıya olan Büyük Ovaları koruma altına alır.”

Ve özel Kanuna rağmen, Kanunun gereği yerine getirilmediği için 2005 den sonra da devam eden toprak ve tarımsal arazi talanı.....

Oysa; toprak yok ise üretim yoktur,
kalkınma gelişme yoktur,
yaşam yoktur.


-yasa çıkarmak yetmiyor.

-yasaları yaşama geçirmek gerek.

-yasaları uygulayacak yürek gerek,

-yasaları uygulayacak yönetim kararlılığı, kurumsal yapı ve mali kaynak gerek.

-bütün bunlar için, “toplumun geleceği adına toprağı korumayı ulusal ödev sayan yurt severlik bilici gerek.


Taslağını TEMA’nın hazırladığı ve yasalaşmasına öncülük ettiği Toprak Kanununun zaman yitirilmeden uygulanması, devletin ertelenemez ötelenemez toplumsal sorumluluğudur.


Doğal varlık ve kaynakların hızla bozulup tükendiği, iklim değişikliği ve kuraklığın bir doğal kıran niteliğine dönüştüğü bir dünya ve bir Türkiye’de, esasen yeterince yeterli ve zengin olmayan yurt toprağını korumamak, toplumun yaşam güvenliğini yok etmekle eş anlamlı bir sorumsuzluktur.

Önce, devletin konuyla ödevli özel sorumlularının, sonra da sorunla ilişkili tüm yetkili çevrelerin, Toprak Kanununun eksiksiz uygulanması konusunda yurt sever duyarlık sergilemelerini, hemen hiç duraksamadan, coşkuyla ve inançla, hukukun ve toplumsal sorumluluğun gereğini yerine getirmelerini toplumun sağlıklı geleceği adına bekliyoruz.

Bu ulusal ve toplumsal görevi öteleme ve erteleme hakkı ve sorumsuzluğu, hiç kimse için yoktur, olamaz, olmamalıdır.

Geliniz, Kanunu uygulamaya çok yaşamsal bir alandan, “büyük ovalarımızı koruma altına almaktan” başlayalım.

Geliniz, illerde bulunan Toprak Koruma Kurullarında üye olan TEMA gönüllülerinin “korunması gereken büyük ovalar hakkındaki önerilerini” gündeme alalım, ciddiyetle değerlendirelim, devletle sivil toplumun anlamlı demokratik dayanışmasını yaşama geçirelim ve “sahiplenilmesi gereken büyük ovaların koruma altına alınmasını sağlayarak”, Kanun uygulamasının ama daha önemlisi toprağı koruma sorumluluğunun anlamlı ve önemli adımını birlikte atalım.

Ve geliniz, ülke toprak ve arazi varlığının korunarak verimli kullanılmasının ön koşulunu oluşturan Arazi Kullanım Planlamasına, öncelikle koruma altına alacağımız büyük ovalarımızdan başlayalım.

Çünkü; “bir avuç toprak gerçekten de üretilemeyen tek kaynaktır”.

15.12.2008

TEMA
Ek:2
TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU’NUN 14. MADDESİNE GÖRE, İL TOPRAK KORUMA KURULLARI TARAFINDAN TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI’NA ÖNERİLMESİ VE SONUÇTA BAKANLAR KURULU KARARI İLE KORUMA ALTINA ALINMASI GEREKEN “BÜYÜK OVALARIN” BELİRLENMESİ SÜRECİNDE, “TEMA NE YAPABİLİR?” SORUSUNA İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME:

1.Sorun ve TEMA sorumluluğu:

Gündeme getirilmesi, hazırlanması, Bakanlar Kurulu’na sunulması ve yasalaşması süreçlerinde TEMA’nın belirleyici çaba ve katkıları bulunan TOPRAK KORUMA ve ARAZİ KULLANIMI KANUNU’nun uygulanması evrelerinde de “sorumlu katılımcılık” sergilemek, kanımca Vakıf açısından son derece önemli olacaktır.

Toprak Koruma Kurulları ile ilgili olarak anılan Kanun ve özel Yönetmelikte Vakıf önerileriyle oluşturulan hükümler uyarınca, kurullara katılan TEMA temsilcileri aracılığıyla sürdürülen bu “sorumluluğun” önemli bir alanını da” büyük ovaların koruma altına alınmasına katkı süreci oluşturabilir. Belirtilen nedenle, TEMA temsilcilerinin illerinde bulunabilecek “büyük ovaların” koruma altına alınmasına yönelik çabalar içinde olmaları ve bu çabalarını Toprak Koruma Kurullarına taşımaları gerekli olacaktır.

2.Kanun neleri öngörüyor?

Kanun’un konuya ilişkin 14. maddesinde “Tarımsal potansiyeli yüksek, erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanımlar gibi çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulmalarının hızla geliştiği ovalar; kurul veya kurulların görüşleri alınarak, Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile büyük ova koruma alanı olarak belirlenir.” hükmü bulunmaktadır.

Konuyla ilgili olarak kanımızca, öncelikle Kanun’un bu hükmünün analiz edilmesi ve bu analizle ortaya çıkan nitelik ve özelliklerin nasıl belirleneceğinin tartışılması gerekmektedir.

Olaya böyle bakınca, koruma altına alınması gereken ovanın ilk özelliğinin “tarımsal potansiyel yüksekliği” olduğu görülecektir. Potansiyel yüksekliğinin hangi göstergelerle belirleneceği sorusundan önce ise potansiyeli sağlayan “ekolojik, topoğrafik, fiziksel, kimyasal ve biyolojik belirleyicilerin” neler olduğunun ortaya koyulması ve bunların nasıl saptanacağının tartışılması gerekmektedir. Çünkü; maddede tanımlanan üretim potansiyeli, o ovanın “büyüklüğü, yüksekliği, eğimi, su potansiyeli ve yörenin ekolojisi” gibi çok genel özelliklerin yanında, arazi ve toprağa ilişkin nitelik ve yeteneklerin elverişliliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.

Maddeye göre korumayı gerektiren ikinci temel özelliği ise “erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanım” gibi nedenlerle “toprak kaybı ve arazi bozulmasının meydana gelmesi” hususu oluşturmaktadır. Yani, üretim potansiyeli yüksek olan bu büyük ovada erozyon, kirlenme, amaç dışı ve yanlış kullanım gibi olumsuz süreçler yaşanacak ve bu süreçlere bağlı olarak “toprağın yok olması ve arazinin bozulması” olumsuzlukları yaşanacaktır. Kısaca korunacak büyük ova saptaması yapmak için, önce söz konusu ovada yaşanan bu türden olumsuzluk ve riskleri gözlemek, gözlemleri incelemeye araştırmaya dönüştürmek ve bilim teknik yöntemleri ile yok oluş ve bozulum süreçlerini sayısal parametreler ve göstergelerle ortaya koymak gerekmektedir.

Bu noktada tartışılması gereken bir hususu da, üstte özetlenen belirleyici unsurların bir arada olup olmayacağı konusu oluşturmaktadır. Çünkü Kanun maddesi, söz konusu alanın korunması gereken ova olması için “tarımsal potansiyelin yüksek olması” ile “toprak kaybı ve arazi bozulması” unsurlarının mutlaka ve kesinlikle birlikte bulunması konusunda yeterince açıklayıcı değildir. Yani; ovanın tarımsal potansiyeli yüksek olmakla birlikte, maddede sözü edilen kayıp ve bozulmalar yok ise o alan madde kapsamına girecek midir? Ya da tersi biçimde söz konusu ova sözü edilen olumsuzluklarla karşı karşıya olmakla birlikte, yüksek tarımsal potansiyele sahip değil ise o alan yine de madde kapsamına alınabilecek midir?

Bize göre maddede potansiyel ifadesinden sonra “ve” türünde bir bağlaç olmadığı için, maddede tanımlanan “yüksek potansiyel ve kayıp bozulma” unsurlarının biri birinden bağımsız değerlendirilmesi daha uygun olacaktır. Aksi halde, korunması gereken alanlar konusunda gereksiz tartışmalar oluşabilecek ve gerçekten de korunması gereken alanlar, bu iki unsurun birlikte aranması türünden gerekçelerle, koruma altına alınamayabilecektir. Özetle, bir ova çok büyük tarımsal potansiyele sahip olmayabilir ama, ciddi kayıp ve bozulma tehdidi altında ise korunmaya alınmalıdır. Tarımsal potansiyeli yüksek olan bir ova şu anda bu tür tehditler altında olmasa dahi aynı biçimde koruma altına alınmalıdır.

3.Büyük ova saptamasına ilişkin bilimsel ve teknolojik süreç:

Bir önceki maddede tanımlanmaya çalışılan “üretim potansiyeli ve olası risk” koşullarının belirli ve bilimsel nitelikli göstergelere dayandırılabilmesi, inandırıcılık ve sonuç almak bakımından gereklidir. Bu tür bilimsel bir belirlemeyi yapmak TEMA temsilcilikleri açısından kuşkusuz kolay değildir. Ne var ki çok ayrıntılı olmamakla birlikte, bölgede bulunan Ziraat Fakülteleri, konuyla ilgili araştırma enstitüleri ve il Tarım Müdürlükleri olanaklarından yararlanılarak, belli bir düzeyde teknik nitelikli değerlendirmeler yapmak mümkündür.

3.1. Genel nitelikli değerlendirme:

-Bu konuda kanımızca yapılması gereken ilk iş yörede Kanunda tanımlanana uygun ovanın bulunup bulunmadığı konusunda coğrafi açıdan doğru değerlendirme yapabilmektir. Bu hususta genel gözlemlerin yanında, şu anda İl Özel İdarelerinin yönetimine bırakılmış olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün etüt ve haritalarından yararlanmak mümkündür. İlgililer Köy Hizmetleri öncesi görev yapan TOPRAKSU Genel Müdürlüğünce 1967-1974 yılarında yapılan çalışmalarından yararlanılacağını belirtmektedir.Korunması öngörülen alan bir ova olabileceği gibi ova kapsamından daha büyük bir kapalı havza da olabilir. Alanın böyle bir havza olması durumunda, çalışmaların birden çok il kapsamında ve birlikte yürütülmesi gerekebilir. Örneğin; Konya kapalı havasının ele alınması halinde, çalışmaların Konya, Karaman, Niğde, Nevşehir ve hatta Ankara illeri kapsamında birlikte sürdürülmesi gerekebilir. Örneğin Bafra ovası söz konusu olacak ise çalışmaların yalnızca Samsun ilinde sürdürülmesi yeterli olabilecektir. Değinilen yönde bir değerlendirme ile korunacak alanın sınırlarının ortaya koyulması gerekir.

-Bu tür bir belirlemeyi somutlamak açısından ikinci saptamayı “ova büyüklüğü” konusunda yapmak gerekir. Kanunda ova büyüklüğünü belirleyecek bir ölçek tanımlaması yoktur ve kanımızca olmaması da doğrudur. Bu konuda önemli olan söz konusu alanın o il ya da yörenin ekonomik ve toplumsal yaşamında ve özellikle de tarımsal üretim bağlamında belirleyiciliğinin olmasıdır. Kimi illerde gerçektende alan olarak da büyük ovalar olabilir. Kimi illerde ise çok büyük alana sahip olmamasında rağmen, üstün nitelik ve yetenekten dolayı üretim potansiyeli çok yüksek olduğu için korunması gereken ovalar bulunabilir. Örneğin, Karadeniz bölgesinde fiziki anlamda çok büyük olmamasına rağmen, her anlamda yaşamsal önem taşıyan ovalar vardır. Benzer örnekler bir çok ilde de bulunabilir.Ya da kimi illerde de hem çok büyük alana sahip olmadığı ve hem de çok üstün üretim kapasitesi taşımadığı halde, kirlenme, bozulma, erozyon ve amaç dışı talan süreçleri yüzünden ciddi yok olma riski altında bulunan ovalar olabilir. “Ova büyüklüğü” konusunda özetlenmeye çalışılan türde bir değerlendirme yapılması uygun olacaktır. Özetle, büyük ova belirlemesini yalnızca fiziki arazi büyüklüğü değişkenine bağlamamak, uygun topoğrafyanın yanında elverişli ekoloji ve bu nedenle çok çeşitli ürün yetiştirilmesine uygunluk gibi üretkenlik unsurlarını ve tabii ki yaşanması olası riskleri de değerlendirmek ve sadece toprakla yetinmeyip “ekoloji-topoğrafya ve bitki deseni” unsurlarını da gözeten bütünlükçü bir bakış açısıyla saptama yapmak gerekir.

-Genel değerlendirme kapsamında topoğrafik nitelikli kimi saptamaları yapmak da mümkündür. Örneğin ilgili uzmanlar bu tür bir değerlendirmede “yüksekliğin 1200 metreden az olmasının, arazi eğiminin %8 in altında olmasının ve toprak derinliğinin 50 cm. den fazla olmasının önemli olduğunu belirtmektedir.

-Bu kapsamda bir başka değerlendirmeyi de “arazi kullanım durumu” konusunda yapmak gerekir. Söz konusu ovanın ne kadarının “tarım, orman, mera alanı olduğu, yerleşim ve tarım dışı diğer sektör ve hizmet alanlarına” ne kadarının ayrılmış olduğu gibi genel belirlemeler yapılabilir. Tarım alanının ne kadarının kuru ne kadarının sulu arazi olduğu verilebilir. Daha özelde ne kadar tarla ve bağ-bahçe alanının olduğu ortaya koyulabilir.

3.2. Arazi ve toprak yapısı değerlendirmesi:

Bu kapsamda fiziki anlamda genel bir arazi değerlendirmesinin yanında, detaylı olmamak koşuluyla fiziki ve kimyasal anlamda toprak yapısı değerlendirmesi de yapılabilir.

-Arazi ile ilgili olarak “düzeyi ve yönü ile eğim, düz ova, vadi, akarsu yatağı, plato, yamaç, sulamaya elverişlilik” ve benzeri unsurlarıyla arazi şekli” türünde saptamalar yapılabilir.

-Toprak yapısı ile ilgili olarak da ovanın genelini yansıtacak biçimde tanımlayıcı belirlemeler yapılabilir. Örneğin; “derinlik, killi tınlı ya da kumlu bünye özellikleri, su içeriği, su tutma kapasitesi, renk, taşlılık ve drenaj ve benzeri” fiziki saptamalar yapılabilir. Verimliliğin en önemli belirleyici olması anlamında “organik ve inorganik içerik, organik madde düzeyi, asidik ve bazik yapı yani ph” gibi kimyasal yapı belirlemeleri yapılabilir.

Bütün bu fiziki ve kimyasal verilere dayalı olarak o ovanın tarım arazileri hakkında Kanunda da belirtilmiş bulunan genel nitelikli bir “Arazi yetenek sınıflaması” tanımı yapılabilir. Yani ovanın ne kadarının “mutlak tarım arazisi, özel ürün arazisi, dikili tarım arazisi, sulu tarım arazisi ve verimsiz marjinal tarım arazisi” olduğu türünden genel saptamalar yapılabilir.

3.3. Tarımsal potansiyel yüksekliği belirlemesi:

Korunması gereken ovanın tarımsal potansiyelinin, ovanın genel özelliklerinin yanında toprağın bir önceki maddede özetlenen fiziksel ve kimyasal özellikli nitelik ve yetenek düzeyine bağlı olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü, tarımsal üretimin ya da daha özel ifadesiyle toprakta gerçekleştirilen bitkisel üretimin potansiyelini o alanın büyüklüğünün yanında, o arazinin üretkenlik gücü ya da üretim verimliliği belirlemektedir. Üretim verimliliği ise kullanılan gidilerin etkisinin yanında ve onlardan önce “toprağın üretime elverişlilik düzeyine” bağlıdır.

Yani yüksek tarımsal potansiyel daha açık ifadeyle üretkenlik ve verimlilik gücü için, arazinin eğimi, taşlılığı, drenajı, bulunduğu yörenin iklimi, sulamaya elverişliliği, sulu ve kuru tarım yapılan alanların büyüklüğü, genel topoğrafyası önemlidir. Toprağın bünyesinin killi kumlu ya da tınlı olması, derinliği, su içeriği, su tutma kapasitesi, organik madde içeriği, azot fosfor ve potasyum gibi temel kimyasalların miktarı ve bileşimi gibi belirleyiciler önemlidir.

Arazi ve toprak yapısı ile ilgili olan bu unsurlarla, uygun girdi kullanımı ve yeterli teknoloji kullanımını değişkenleri buluşunca verimlilik dolayısıyla üretkenlik ve tarımsal potansiyel oluşmaktadır. Bu tür bir potansiyelin hiç değilse genel nitelikleriyle belirlenmesi için, ova kapsamında “ne kadar sulu ne kadar kuru tarım yapıldığı, kuru ve sulu tarımda tarla ve bağ-bahçe alanlarının ne kadar olduğu, tarla alanında belirleyici olanlar kapsamında hangi endüstri bitkilerinin ve hangi tahılların ve diğer tarla bitkilerinin üretildiği, bağ-bahçe alanında belirleyici hangi üretimlerin gerçekleştirildiği, bu temel belirleyici ürünler özelinde birim alan verimlerinin ne olduğu, bu verim düzeylerinin ülke ortalaması bakımından ne önem taşıdığı, yine belirleyici ürünler bazında ovada gerçekleşen toplam üretimlerin ne olduğu, mümkün ise bu üretim değerlerinin toplamda ne olduğu” gibi belirlemeler yapılabilmelidir.

3.4.Toprak kaybı ve arazi bozulması sürecinin gözlenmesi:

Bilindiği gibi Kanunda “erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanımlar gibi çeşitli nedenlerle meydana gelen toprak kaybı ve arazi bozulmasının hızlı geliştiği ovalar” tanımı yapılmıştır. Bu tür bir kayıp ve bozulma süreci gözleme dayalı olarak ortaya koyulabileceği gibi temsil edici örneklemelere dayalı olarak da kanıtlanabilir. Korunması öngörülen ovada meydana gelen ve meydana gelme riski bulunan kayıp ve bozulma süreçleri, kanımızca alan gözlemlerinin yanında, ölçülebilir olumsuzlukları sayısal göstergelere dönüştürerek de ortaya koyulabilir. Örneğin; “su ya da rüzgar erozyonundan hangisinin geçerli olduğu, yaşanan erozyonun şiddeti, erozyon nedeniyle oluşan fiziksel kimyasal ve biyolojik olumsuzlukların düzeyi, amaç dışı tarım arazisi kullanımının ova kapsamındaki toplam alanı ve genele oranı, yanlış tarımın meydana getirdiği bozulum sorunları, yanlış toprak işlemenin yarattığı toprak kayıpları, yoğun ve vahşi sulamaların yol açtığı tuzlanma ve çoraklaşma düzeyleri, bütün bu nedenlerle oluşmuş üretim gerilemeleri ve benzeri” olumsuzlukların hiç değilse temsil edici örneklerle ortaya koyulması mümkündür. Başlangıçta da belirtildiği gibi, bölgede bulunan Ziraat Fakülteleri, Tarımsal Araştırma Enstitüleri ve İl Tarım Müdürlüğünün teknik eleman, araç ve teknolojik alt yapı olanaklarından yararlanılarak ve o kuruluşları ortak değer olan önemli ovaya sahip çıkmak anlayışında buluşturarak, toprak kaybı ve arazi bozulması süreçleri kanıtlanabilir.

4.Sürecin sonuçlanması:

Yukarıda üçüncü maddede açıklanmaya çalışılan ve biri birini bütünleyen süreçlerin tamamlanması ölçüsünde amaca ulaşmak kolaylaşacaktır. Sözü edilen teknik nitelikli analiz, etüt, saptama ve sayısal göstergeleri oluşturma gerekliliklerinin tümünün gerçekleşmesi kimi iller açısından zor olabilir. O iller bakımından olanakların elverdiği daha sınırlı saptamalarla yetinmek de gerekebilir. Ama, ilke olarak tanımlanmaya çalışılan nitelikte bir bilimsel yaklaşım ortaya koyulmadan inandırıcılık sağlanamayacağını unutmamak gerekir.

TEMA temsilcilerinin açıklanmaya çalışılan yönde çalışmalar yaptıktan sonra konuyu sözlü ve yazılı olarak önce Valilikler ve iş Tarım Müdürlüklerine aktarmaları ve Toprak Koruma Kurullarının olumlu görüşlerini sağlamak amacıyla da resmen kurullara iletmeleri gerekir. Bu kamu yetkililerinin olumlu katkılarının sağlanması için, yapılmış etüt inceleme ve araştırma bulgularının üstteki, sıralama gözetilerek rapor haline dönüştürülmesi uygun olacaktır.14.1.2009-01-14


Mahir GÜRBÜZ
TEMA Danışmanı

Ek:3

BÜYÜK OVA BELİRLEMESİ YAPILMASI İÇİN KULLANILACAK TEKNİK FORMAT


1.Ovanın genel özellikleri:

1.1.Ovanın ülke genelindeki coğrafi konumu,

1.2.Ovanın büyüklüğü (Hektar),

1.3.Ovanın sınırları ve mümkün ise coğrafi koordinatları,

1.4.Ovanın iklimsel özellikleri:

Yağışın biçimi (oransal anlamda kar ve yağmur gibi),
Yağışın coğrafi dağılımı (ova alanı kapsamında),
Yağışın mevsimlere göre oransal dağılımı,
Sıcaklığın yıl ve mevsim ortalamaları ile alt ve üst değerleri,
İlk ve son don tarihleri
Yıllık buharlaşma durumu
Oransal nem miktarı
1.5.Ova topoğrafyası (Yeryüzü biçimi açısından tanımlanması):

Ortalama yükselti ve yükseltinin alt ve üst sınırları
Ortalama eğim, mümkün ise eğim düzeylerinin alan bazında oransal dağılımı,
Düzlük alanlar oranı,(% 0 - % 2);(%2 - %6)
Eğimli alanlar oranı, (% 6 - % 12); + % 12
Taşlılık ve kayalılık durumu – Jeolojik yapı
Drenaj durumu,

1.6.Su olanak ve kısıtları:

Yer altı su kaynakları tanımlaması,
Yer üstü su kaynakları tanımlaması,
Akarsu yatağı tanımlaması,
Sulamaya uygunluk durumu, (Alan bazında oransal olarak),
Sulama suyu kalitesi

1.7.Risk göstergeleri ile yaşanan ve olası sorunların tanımı:

Su erozyonu olup olmadığı ve meydana gelme olasılığı,
Rüzgar erozyonu olup olmadığı ve şiddet tanımlaması,
Çölleşme riski tanımı,

Yerleşimler, sanayi, enerji, ulaşım, turizm ve benzeri süreçlerle kirlenme tanımlaması,

Yanlış tarım ve gübre ilaç gibi kimyasalların yarattığı kirlenme ve yapı bozulması oranı,

Yanlış sulamanın yarattığı sorunların olup olmadığı
Bu nedenlerle ya da başka etkenlerle tuzlanma, çoraklaşma eğilimi ve miktarı,

Amaç dışı tarım arazisi kullanımı: (Toplam alan, ova genel alanına oranı, mutlak, özel ürün, dikili tarım ve sulu tarım alanları bazında amaç dışı kullanımların miktar ve oranları)

1.8.Arazi kullanım durumu:

Yerleşim amaçlı (kent, köy v.b) kullanım miktar ve oranı,
Sanayi, enerji, ulaşım, turizm ve benzeri tarım dışı kullanımların miktar ve alanı,

Tarım arazisi miktarı ve toplamda oranı,
Yağışa bağlı tarım yapılan alan miktar ve oranı, nadas miktar ve oranı,
Sulu tarım yapılan alan miktar ve oranı,
Tarla arazisi miktarı ve oranı,
Bağ-Bahçe arazisi miktar ve oranı ve mümkünse meyvelik, sebzelik ve bağ alanları,
Örtü altı tarım alan miktar ve oranı,
Mer’a ve çayır alanları miktarı ve oranı,
Orman alanı miktar ve oranı,

Dağlık, alpin ve benzeri yararlanılamayan alan miktar ve oranı,

2.Toprak özellikleri:

2.1.Fiziksel özellikler:

Toprak bünyesive yapısı,
Ortalama toprak derinliği, sığlık tanımlaması ve derinlik düzeylerinin oransal dağılımı,
Gözeneklilik ve hacim ağırlığı,
Yaşlılık,
Ana kaya yapısı, (kireç taşı, marn, andezit v.b)
Renk özellikleri,

2.2.Kimyasal özellikler

Organik madde içeriği ve bu anlamda yeterlilik yetersizlik tanımının oransal dağılımı,

İnorganik madde içeriği ve temel bitki besin maddesi bazında element tanımı ve oransal dağılım,

Asidik ve bazik yapı tanımlaması, pH göstergeleri ve oransal açıklama,

Su içeriği ve su tutma kapasitesi göstergeleri,

2.3.Yetenek sınıflaması:

Arazi yetenek sınıflamasının dağılımı (I.,II .III.,IV.,V,VI.,VII.,VIII.sınıf)
Mutlak tarım arazisi miktarı ve oranı,
Özel ürün arazisi miktarı ve oranı,
Dikili tarım arazisi miktarı ve oranı,
Marjinal tarım arazisi miktarı ve oranı,

3.Ovanın tarımsal üretim potansiyeli:

3.1.Genel bitkisel üretkenlik gücü ve ürün deseni:

Kuru ve sulu koşullarda tarla arazisinde yetiştirilen temel ve belirleyici ürünlerin isimleri, (Buğday, arpa, mısır ve çeltik gibi hububat, pamuk, şeker pancarı ve pamuk gibi sanayi bitkileri, yem bitkileri)

Uygulanan ekim nöbeti(münavebe)

Bağ-bahçe arazisinde yetiştirilen temel ve belirleyici ürünlerin isimleri, (Önemli meyveler, önemli sebzeler, bağlar ve zeytinlikler)

Örtü altında yetiştirilen belirleyici ürünleri isimleri,

Var ise ovaya özgü özel ve önemli başka ürünlerin isimleri,

Hayvancılık potansiyelini tanımlayıcı göstergeler, (Büyük baş ve küçük baş hayvan populasyonu, kanatlılar miktarı v.b.)

Tarımsal üretimi geliştirecek tarımsal alt yapı yatırımlarının tanımlanması, (Sulama amaçlı yapılar, sulama şebekeleri, drenaj ve tesviye gibi tarla içi geliştirme etkinlikleri ve toplulaştırmalar)

Tarıma dayalı sanayi ile ilgili tanımlayıcı göstergeler,

3.2.Bitkisel ürünler bazında verim ve üretim göstergeleri:

Birim alana ortalama ürün verimi (kğ/dekar ya da kğ/ağaç)

Bu ortalama verimin ülke verim ortalaması ile karşılaştırılması,

Ortalama verim ve ürün alanı ilişkisi kurularak, ürünler bazında toplam üretim miktarı, (ton)

3.3.Üretim değerleri ve işleme ve değerlendirme olanakları:

Ürünler bazında toplam üretimin 2009 fiyatlarıyla toplam değeri (TL)

Ovanın tüm bitkisel ürünlerinin toplam değeri,

4.Ovayı tanımlayıcı başkaca veri ve bilgiler:

16 Aralık 2009 Çarşamba

KÜRESEL

KÜRESEL ISINMANIN TARIMA ETKİLERİ
PANEL programında "küresel ısınma ve tarım" ifadesi yer almış ise de, sunuşta daha somut bir olgu olan "kuraklıkla tarım ilişkileri" konusunda bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Ülke gündemine son yıllarda yoğun biçimde giren "kuraklık sorunsalı", aslında dünya için yeni ve beklenilmeyen bir gelişme değildir. Sorunsalla ilgili çözümlemeleri tartışmadan Önce, kanımca sorunun temelini görmek, kavramak, doğru algılamak, bu sonuca yol açan süreçleri doğru analiz etmek ve doğru kapsam tanımlaması yaparak, yol açtığı sorun alanlarım da yeterince ortaya çıkarmak gerekir. Böylesi analitik bir bakış açısı doğal olarak ve öncelikle, sorunu yaratan tüm süreçlerin kapsamlı olarak irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
Olaya bu kapsam bütünlüğü ile balonca; "doğal varlık ve kaynakların tam bir aymazlıkla ve sorumsuzlukla kirletilmesi, bozulması ve yok edilmesi, başta gökyüzü olmak üzere tüm yaşam ortamlarının bozulması ve kısıtlanması, yalnızca fazla kazanç ve düşük maliyeti öngören hoyrat ve denetimsiz kentleşme ve sanayileşme politikaları sonucu havanın ve yer kürenin kirlenip ısınması" biçiminde özetlenebilecek olan ve insan tarafından oluşturulup uygulanan strateji ve siyasetlerin neden olduğu, bir sorunsal ile karşı karşıya olduğumuzu görmek zorundayız. Ülke gündemine oturan "kuraklık kıranının" ise kısaca iklim değişikliği diye nitelenen bu makro ve genel nitelikli sorunsalın bir boyutu olduğunu bilmek durumundayız. Kuraklık diye nitelenen sorunun; "fosil yakıt kaynaklı sera gazı salınımlarının ozon tabakasının etkilemesi, buna dayalı olarak karası ve denizi ile yer kürenin ısınması, hava sıcaklığının ortalamaların üzerinde yükselmesi, ormansızlaşmanın ve çölleşmenin hızlanması, tarım arazilerinin giderek bozulması ve yok olması" ve benzeri bir çok değişkene bağlı olarak ortaya çıkan "iklim değişikliği sorununun" sadece bir parçası olduğunu kavramak durumundayız.
Özünde, "toplam yağışın azalması, yağış dağılım dengesinin bozulması, akarsu kaynaklarının yoksullaşması, yer altı suların giderek yok olması, aşın sıcaklıkların yaygınlaşması ve uzun sürmesi" gibi süreçlerin belirlediği bu sorun, sanıldığı gibi yalnızca "toprak, su ya da tarımı" toplumsal süreçlerden - ekonomiye, yaşamın tüm alanlarını etkilemektedir.
-Gerçekleştirilen üretimde ve yaratılan katma değerde azalma olduğundan, ekonominin genel dengeleri etkilenmektedir. Bugün yaşanan ekmeklik buğday kıtlığı ve olası ekmek fiyatı artışı bunun çok tipik bir örneğidir.
-Esasen yeterli ve dengeli beslenemeyen ve toplam bitkisel gıda üretiminde eksiklik olan toplumlar açısından, üretimin azalmasına yol açan kuraklık çok önemli bir toplumsal yaşam sorunu haline gelebilmektedir.
-Kuraklık, geçimi bitkisel üretime bağımlı kırsal toplumun gelirinde yol açacağı azalma nedeniyle, bir başka sosyo-ekonomik olumsuzluğun kaynağı da olabilmektedir.
-Bitkinin ihtiyacı olan suyun sağlanmasının zor olması nedeniyle, ortaya çıkacak verim azalmasını önlemek gibi sonuçlan nedeniyle, kuraklık tarımsal girdi kullanımında da gereksiz yeni maliyetlere yol açabilmektedir.
-Kuraklıkla bitkinin su ihtiyacı daha da artacağı için, azalan su kaynaklarının çok daha savurganca kullanılması gibi, çok önemli bir "doğal kaynak tüketimi" sorunu da yaratılmış olacaktır.
Üstte özetlenen ve önemli toplumsal ve ekonomik nitelikli yol açan bu sorunsalın ne anlama geldiği, ne yazık ki bir çok başka konuda olduğu gibi, "ateş bacayı sardıktan sonra" anlaşılabilmiştir. Üstelik sorun çözmekle ödevli devletin duyarsız kaldığı sorun, ancak duyarlı sivil toplum kuruluşlarının çabalan sonucu ülke gündemine girebilmiştir. Örneğin, TEMA Vakfı kuruluşundan bu yana her ortamda sorunu gündeme getirmiş, devlet yetkililerine ve kamuoyuna sunmuş olmasına rağmen, ne yazık ki çözüm anlamında somut bir sonuç alınmasına gücü yetememiştir. Örneğin, TEMA değerlendirmesi yapılmaya çalışılan bu konuda da özel sorumluluk duymuş, 2001 yılında konunun tüm bilimsel ve teknik otoritelerinin katılımı ile kapsamlı bir çalıştay düzenlemiş ve çalıştayı kitaplaştırmış olmasına rağmen, konuyla hukuken sorumlu olması gereken kamu kesiminde yani devlette benzeri bir çaba görülememiştir.
Üstte özetle belirtildiği gibi başka ekonomik ve toplumsal sorunlara da kaynaklık etmesine rağmen, kuraklığın sorun özellikli ağır, yaygın ve önemli sonuçlan tarımda yaşanmaya başlamıştır. Sorunların çözümü öncelikle bunların bilimsel ve teknik bir yöntemlerle analiz edilebilmesini gerektirmektedir.
-Örneğin; "yağışın toplam miktarı, türü, bölgelere göre dağılımı, aylara göre dağılımı, yararlanılabilir forma geçme durumu" gibi konularda ülkemizde neler yaşanmaktadır?,
-Yer üstü ve yer altı suları potansiyelinde değişmeler var mıdır ve nelerdir?
-Topoğrafik kısıtlar, toprak yapısı sorunları ve doğal varlıklara yönelik bozunum süreçleri nelerdir?
-Uygulanan bitkisel üretimin yapısı, yetiştirme ve sulama yöntemler ve sulama maliyetleri gibi hususlarda kuraklığa ortam hazırlayan ya da kuraklık etkilerini artıran durumlar var mıdır?
-Katılımcılık, su kullanan sektörlerin ve kullanıcıların bilgi ve sorumluluk düzeyleri, kamu kesiminin bu konudaki örgütlenme durumu ve hizmet yeteneği ve hukuksal durum gibi konularda Türkiye özelinde neler yaşanmaktadır?
Bu türden unsurları içerebilecek bir durum ve sorun analizi, doğal olarak ne yapılması gerektiği konusunda da yol gösterici olacaktır. Ortaya çıkan tabloda hangi konuların görece daha önemli olduğu ortaya çıkacak, önemlerine göre sorunlar önceliklendirilecek ve bu öncelikler bazında stratejik nitelikli amaç tanımlan yapılabilecektir.
-Örneğin; ülkenin arazi ve toprak varlığını optimal ölçekte verimli kılabilecek bir "tarımsal arazi kullanım senaryosu" olmalı mıdır ve hangi doğrultularda kurgulanmalıdır?
-Sulu tarımda hangi sürede hangi ölçeklere varılacaktır?

-Birim alanda tarımsal su tüketiminin yeni yöntemlerle ne zaman ne kadar azaltılabilecektir?
-Az su tüketen bitki tür ve çeşitleri ürün deseninde hangi dönemde ne ölçüde yer alacaktır, toprak ve arazi yetenek ve niteliğine göre hangi coğrafyada hangi bitkilerin üretimini sağlanacaktır?
-Su hasadı için teraslama ve benzeri yöntemlerle ne kadar zamanda ne kadar alan kazanılabilir?
Sayıları artırılabilecek olan bu türden amaç ve hedef öngörülerine ne tür politika araç ve yöntemlerle ulaşılacağı da, kanımca en az bunlar kadar önemlidir.
Özetlenmeye çalışılan bu tür bir çözümleme senaryosunun öncelikli alanını, yeni bir su üretimi ve kullanımı senaryosu oluşturulmalıdır.
-Bu kapsamda öncelikle, Bakanlıkça uygulanmakta olan tarımsal destekleme politikaları kapsamında "sulama suyunu tasarruflu kullanan, toprak nemini koruyucu toprak işleme yöntemlerini uygulayan, su kullanımını azaltıcı ürün desenini gerçekleştiren, toprak analizine göre gübreleme yapan, kısaca kuraklığın tarımsal etkilerini azaltıcı yöntemleri uygulayan" üreticileri özendirici yönlendirici destekleme mekanizmaları uygulanmalıdır.
-Kuraklığın tarıma daha açık anlatımla bitkisel üretime etkisi, "sulamada kullanılacak toplam suyun azalması ve tersine sıcak ortam nedeniyle bitki su ihtiyacının artması" gibi nedenlerle, kanımızca sulu tarımda da sorunlar yaratabilecektir. Buna rağmen, kuraklığın tarımda yaratacağı sorunların ağırlıklı olarak "yağışa bağımlı tarım" da yoğunlaşacağını da unutmamak gerekir. Belirtilen nedenle, tarımsal kuraklık senaryolarında öncelik "sulanmayan ve sulanamadığı için yağışa bağımlı olan" tarım alanlarına verilmeli ve bu yönde "bölgesel öncelikler" belirlenmelidir.
-Tarımsal sulamalarda savurganlığın önlenmesi bakımından; Devlet ve özel sulamalar dahil tüm sulama süreci Bakanlıkça yalandan izlenmeli, kurallara aylan uygulamaların yaptırım özellikli önlemlerle engellenmeye çalışılmalı, sulama alanlarında uygun-optimal ürün deseninin yönlendirilmesine çaba gösterilmelidir.
-Bir eylem planı kapsamında bize göre öncelik ve ivedilikle temel nitelikli bir "su yasası" çıkarılmalıdır.
-Bu tür bir kurumsal yapı içerisinde bir "kuraklık izleme merkezi" oluşturulmalı, bilgi iletişim ağı kurulmalı ve bilgisayarlı sistemle köy bazında izlenim sağlanmalıdır.
-Su hasadına katkı ve yeni tarımsal arazi kazanımı amaçlarıyla, ülke düzeyinde teraslama seferberliğine geçilmeli, gerekli kaynaklar sağlanarak katılımcı yöntemlerle yaşama geçirilmelidir.
-Akarsuların yönetimi yabancı ülkelere kesinlikle bırakılmamalıdır.


-Akarsu kullanımında tasarruf sağlanması gerekçesi ile gündeme getirilen ve sulamanın özel kesim işleticiliğine bırakılması ile daha fazla kar etmek amaçlarıyla, tasarruf bir yana daha fazla su kullanımına yol açacak olan tasarımdan vazgeçilmeli ve bu konudaki kamu etkinliğinin artırılmasına çalışılmalıdır.
-Yılda kırk elli bin hektarlarda kalan yeni sulama yatırımı hızı ile sulanabilir alanların tümünün sulanması için yaklaşık yüz yıl gerekecektir. O nedenle, gerekli mali kaynak sağlanarak sulama yatırımı performansının en az bir iki kat artırılması öngörülmelidir.
-Sulu tarımda "kısıtlı sulama yöntemi" ya da "yan ıslatmalı sulama yöntemi" yeni teknikler yaygınlaştırılmalıdır.
-Su kullanımının denetlenemediği, aşın su kullanımı yaratan yüzey sulamalar yerine su ekonomisi sağlayacak olan denetimli basınçlı sistemlerin kullanımı zorunlu kılınmalıdır. Bu sistemleri tercih etmeyen üreticilerin sulamaları önlenmelidir.
-Gereksiz su kullanımına yol açan "sulama alam büyüklüğüne göre sulama ücreti alınması" yöntemi, kesinlikle ürüne göre değişen ve daha önemlisi "kullanılan su miktarı ve ürün çeşidine göre değişen su bedeli" yöntemi uygulanmalıdır.
-Devlet sulamaları yönetiminin üreticilere bırakılması gerekçesiyle, kamu güdümünde oluşmuş ve büyük ölçüde ilçe ve belediye yönetimleri etkisine bırakılmış olan ve bu nedenlerle anti demokratik yapı gösteren "sulama birlikleri" yöntemi terk edilmeli, sulama yönetimleri bu amaçla kurulmuş kooperatiflere bırakılmalıdır.
Kuraklık etkilerinin azaltılmasında etkin olacak ikinci yöntemi Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun titizlikle uygulanması oluşturmalıdır.
-Hangi arazilerin ne amaçla kullanılacağının doğru belirlenmesi ve dolayısı ile toprakta su kullanımının rasyonel kılınması için, Kanunun öngördüğü durum saptaması zaman yitirilmeden yapılmak, bu kapsamda öncelik ve ivedilikle toprak ve arazi etütleri tamamlanmalı, haritalanmah, veri tabanına dönüştürülmeli ve kaynaklarımızın gerçekçi potansiyeli ortaya çıkarılmalıdır.
-Yapılan etütlerle belirlenmiş arazi sınıflamalarını esas alan bir yaklaşımla, her sektör ve kesim için bağlayıcı olacak "ülkesel ve bölgesel arazi kullanım planlaması"
derhal yapılmalıdır.
-Bu planlama kapsamında belirlenecek tarım arazileri için de alt kategori belirlemeleri yapılmalı, kesinlikle tarım amacı için kullanılacak olan "mutlak, özel ürün, dikili ve sulu tarım arazileri ile marjinal arazilerin belirlenmesi, mutlaka özel korunması gereken büyük ova alanlarının saptanması ve su erozyonuyla ilgisi balonundan erozyona duyarh alanların ortaya çıkarılması" çalışmaları Kanunun öngördüğü biçimde yerine getirilmelidir.
-Arazi kullanımında rasyonellikle verimliliği sağlamak ve toprağı korumak için, sulu ve susuz koşullarda hangi bölgelerde nasıl bir ürün deseni uygulanacağım tartışan ve özendirici yöntemlerle bunun nasıl uygulanacağım ortaya koyan ülkesel ölçekli bir "tarımsal arazi kullanım senaryosu" çalışması yapılmalıdır.

-Bilindiği gibi ülkemiz Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesine taraf olmuş ve bu amaçla hazırlanan bir program kabul edilmiş bulunmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı öncülüğünde uygulanması gereken Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Programı ile ilişki kurulması, çölleşmeyle mücadele ile kuraklıkla mücadele süreçlerinin iç içe olduğu unutulmamalıdır. Bu doğrultuda Kanunun on beşinci maddesinde dile getirilen "çölleşmeye maruz alanlarda ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile işi birliği yapılması" hükmüne işlerlik kazandırılması için, Bakanlıkça çok daha aktif bir rol üstlenilmelidir.
Tarımsal kuraklıkla kalıcı ve etkin bir mücadelenin başarılması için, az su ile yetinen bitki çeşit ıslahı ile yetiştirme tekniği araştırmaları da geliştirilmelidir.
Kuraklığın kalıcılaşmaya ve su kaynaklarının hızla tükenmeye başladığı bir dünya ve bir Türkiye'de, bitkisel üretim açısından doğabilecek olası risklerin azaltılması ve daha az su tüketimi ile verimli üretim yapılabilmesi konulan, kanımızca tarımsal araştırma ve yetiştirme tekniği geliştirme süreçlerinin, çok önemli ve yaşamsal bir alanını oluşturmaktadır. Ülkemizde uzun yıllardan bu yana her iki doğrultuda da önemli ve anlamlı çalışmalar sürdürülmüş ve anlamlı sonuçlar alınmış olmakla birlikte, umulan yararların sağlanması için çalışmaların kapsam bazında genişletilmesi ve hızlandırılması gerekmektedir.
-Sıcağa, kuraklığa dayanıklı ve az su tüketerek verimli kaliteli üretim gerçekleştiren bitki ıslahı, bu alanda yapılması gereken ilk iş olmalıdır. Hem yağışı yetersiz hem de sulama olanağı bulunmayan bölgeler için, hububat ve baklagil gibi susuz koşullarda da üretilen tarla bitkileri kapsamında özetlenen nitelikleri elde etmeye yönelik çeşit ıslahı yapılması, bize göre başta İç Anadolu, geçit bölgeleri ve başka kimi bölgelerimiz açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bitki ıslahının çok ciddi, zor ve uzun zaman alan bir süreç olduğu gözetilerek, bu konuda başlatılmış olan çalışmaların çok hızlandırılması ve geliştirilmesi gerekir.
-Yaklaşık beş milyon hektar olan nadas alanlarından maksimum yaran sağlayacak ve nadası azaltacak bitkisel üretim desenlerinin ve yetiştirme tekniği araştırmaların gelişmesi de gereklidir.
-Yetiştirme tekniği araştırmaları; "yağış bilgi koşullu tarım, kısıtlı sulama, yarı ıslatmak sulama ve benzeri tarım ve yeni sulama sistemleri ile damlama dahil denetimli ve daha ekonomik sulama yöntemleri gibi konularda da yoğunlaştırılmahdır.
-Toprak neminin korunmasını, toprak yüzeyinden buharlaşmanın azaltılmasını, toprakta su tutulmasını ve toprak suyunun bitkilerce ekonomik kullanımını sağlayacak toprak işleme yöntemleri konusunda da gerekli araştırmalar geliştirilmeli ve hızlandırılmalıdır.
-Kurağa, sıcağa dayanıklı ve az su tüketen çeşit tohumlarım kullanan ve sulamayı ekonomik kılan yöntemleri uygulayan tarım üreticileri özel olarak desteklenmelidir. Bu çeşitlerin kullanımı ve yöntemlerin uygulanması değişik yöntemlerle de özendirilmelidir.

-Toprak neminin korunmasına ve buharlaşmanın azalmasına katkı sağlayacak olan toprak işleme araçları konusu da bir başka araştırma alanım oluşturabilir.
-Bakanlığın ana hizmet birimlerinden olan Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) bu konularda özel bir görev verilmelidir.

KURAKLIK

TEMA Diyor ki :

Toprak ve Su Yoksa;
Bugün Pirinç, Yarın Buğday Yok...
Peki Ya Sonra ?..

Gıda fiyatlarının artması sadece spekülatif stokçuluğa değil, özünde üretim yetersizliğine bağlıdır. Kuraklığın etkisiyle derinleşen tarımsal üretim yetersizliğinin kıtlığa dönüşmesi ve toplumun gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi, toprağa ve suya hor bakmanın sonucudur.

Ülkemiz ve dünyanın birçok bölgesinde kuraklık gerekçe gösterilerek gıda fiyatlarında olağanüstü artışlar yapılmaktadır. Bu durum dünya genelinde toplumsal barışı bozmakta ve aç kalan insanları gıda taşıyan gemilere saldıracak konuma getirmektedir. TEMA Vakfı, ülkemiz ve dünyanın bir çok ülkesinde ortaya çıkan gıda fiyatı artışının temelinde, “fiyatların yapay olarak yükselmesini amaçlayan spekülatif stokçuluğun” yanında, kuraklığın etkisiyle derinleşen “tarımsal üretim yetersizliğinin” yattığına inanmaktadır.

TEMA Vakfı başta toprak ve tarım konusundaki 15 yıllık deneyimleri ve bilimsel veriler ışığında sorunun çözümünün tarımsal üretim verimliliğini artırmak olduğunu değerlendirmektedir. Bunun için de “üretimin temeli olan toprak ve su kaynaklarının korunması, geliştirmesi ve doğru yönetilmesi gerekmektedir. Ancak öncelikle; devleti yöneten hükümetler yaşananları ciddiye almalı, rasyonel çözümler oluşturmalı, sorumluluk ve yükümlülüklerinin farkına varmalıdır. Ancak, son dönemde yaşanan 2/B, Maden ve Mera yasaları, orman alanlarının turizme açılmak istenmesi, Cargill ve benzeri girişimler göz önüne alındığında özellikle çevre konusunda sorunlara ilgili ve duyarlı yaklaşan bir devlet politikası olmadığı açıkça görülmektedir.

Toprak ve su kaynaklarını koruyarak doğru yönetmek görevini yerine getirmesi gereken devleti yöneten hükümet, ne yazık ki korumak ve geliştirmek bir yana, bu kaynakların talanına göz yummakta ve hatta “amaç dışı kullanım talanı” için hukuksal yol haritaları çizmektedir. Oysa, yeterlilikleri tartışılabilir olsa bile bu konularda çıkarılmış yasaları uygulamak zorunda olan devleti yönetenlerin, bunları uygulamayarak hukuku çiğnemek hakkı olmadığı gibi, yasaların uygulanmasını ertelemek biçiminde bir yetkisi de bulunmamaktadır. Yaşanan besin yetersizliği sorunlarının çözümü ve verimli tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için, devletin başta “amaç dışı arazi talanını” önlemek olmak üzere Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nu eksiksiz ve zamanında uygulaması, kanımızca ulusal bir sorumluluktur.

TEMA, ulusuna ve ülkesine karşı sorumluluk duyan bir sivil toplum kuruluşudur. Bu temel ilkeden ötürü devletine de saygılıdır. Ama devleti yöneten hükümetlerin yaptıklarını incelemeyi, eleştirmeyi, sorgulamayı ve doğruları önermeyi de toplumuna karşı sorumluluk saymaktadır. Amacımızın genel siyaset olmadığını, “toprağımızı suyumuzu korumak ve doğru yönetmek” siyaseti olduğunu vurgulamak istiyoruz.

TOPLUMSAL BARIŞ TOPRAKTAN GELİR
TEMA VAKFI