16 Aralık 2009 Çarşamba

KÜRESEL

KÜRESEL ISINMANIN TARIMA ETKİLERİ
PANEL programında "küresel ısınma ve tarım" ifadesi yer almış ise de, sunuşta daha somut bir olgu olan "kuraklıkla tarım ilişkileri" konusunda bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Ülke gündemine son yıllarda yoğun biçimde giren "kuraklık sorunsalı", aslında dünya için yeni ve beklenilmeyen bir gelişme değildir. Sorunsalla ilgili çözümlemeleri tartışmadan Önce, kanımca sorunun temelini görmek, kavramak, doğru algılamak, bu sonuca yol açan süreçleri doğru analiz etmek ve doğru kapsam tanımlaması yaparak, yol açtığı sorun alanlarım da yeterince ortaya çıkarmak gerekir. Böylesi analitik bir bakış açısı doğal olarak ve öncelikle, sorunu yaratan tüm süreçlerin kapsamlı olarak irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
Olaya bu kapsam bütünlüğü ile balonca; "doğal varlık ve kaynakların tam bir aymazlıkla ve sorumsuzlukla kirletilmesi, bozulması ve yok edilmesi, başta gökyüzü olmak üzere tüm yaşam ortamlarının bozulması ve kısıtlanması, yalnızca fazla kazanç ve düşük maliyeti öngören hoyrat ve denetimsiz kentleşme ve sanayileşme politikaları sonucu havanın ve yer kürenin kirlenip ısınması" biçiminde özetlenebilecek olan ve insan tarafından oluşturulup uygulanan strateji ve siyasetlerin neden olduğu, bir sorunsal ile karşı karşıya olduğumuzu görmek zorundayız. Ülke gündemine oturan "kuraklık kıranının" ise kısaca iklim değişikliği diye nitelenen bu makro ve genel nitelikli sorunsalın bir boyutu olduğunu bilmek durumundayız. Kuraklık diye nitelenen sorunun; "fosil yakıt kaynaklı sera gazı salınımlarının ozon tabakasının etkilemesi, buna dayalı olarak karası ve denizi ile yer kürenin ısınması, hava sıcaklığının ortalamaların üzerinde yükselmesi, ormansızlaşmanın ve çölleşmenin hızlanması, tarım arazilerinin giderek bozulması ve yok olması" ve benzeri bir çok değişkene bağlı olarak ortaya çıkan "iklim değişikliği sorununun" sadece bir parçası olduğunu kavramak durumundayız.
Özünde, "toplam yağışın azalması, yağış dağılım dengesinin bozulması, akarsu kaynaklarının yoksullaşması, yer altı suların giderek yok olması, aşın sıcaklıkların yaygınlaşması ve uzun sürmesi" gibi süreçlerin belirlediği bu sorun, sanıldığı gibi yalnızca "toprak, su ya da tarımı" toplumsal süreçlerden - ekonomiye, yaşamın tüm alanlarını etkilemektedir.
-Gerçekleştirilen üretimde ve yaratılan katma değerde azalma olduğundan, ekonominin genel dengeleri etkilenmektedir. Bugün yaşanan ekmeklik buğday kıtlığı ve olası ekmek fiyatı artışı bunun çok tipik bir örneğidir.
-Esasen yeterli ve dengeli beslenemeyen ve toplam bitkisel gıda üretiminde eksiklik olan toplumlar açısından, üretimin azalmasına yol açan kuraklık çok önemli bir toplumsal yaşam sorunu haline gelebilmektedir.
-Kuraklık, geçimi bitkisel üretime bağımlı kırsal toplumun gelirinde yol açacağı azalma nedeniyle, bir başka sosyo-ekonomik olumsuzluğun kaynağı da olabilmektedir.
-Bitkinin ihtiyacı olan suyun sağlanmasının zor olması nedeniyle, ortaya çıkacak verim azalmasını önlemek gibi sonuçlan nedeniyle, kuraklık tarımsal girdi kullanımında da gereksiz yeni maliyetlere yol açabilmektedir.
-Kuraklıkla bitkinin su ihtiyacı daha da artacağı için, azalan su kaynaklarının çok daha savurganca kullanılması gibi, çok önemli bir "doğal kaynak tüketimi" sorunu da yaratılmış olacaktır.
Üstte özetlenen ve önemli toplumsal ve ekonomik nitelikli yol açan bu sorunsalın ne anlama geldiği, ne yazık ki bir çok başka konuda olduğu gibi, "ateş bacayı sardıktan sonra" anlaşılabilmiştir. Üstelik sorun çözmekle ödevli devletin duyarsız kaldığı sorun, ancak duyarlı sivil toplum kuruluşlarının çabalan sonucu ülke gündemine girebilmiştir. Örneğin, TEMA Vakfı kuruluşundan bu yana her ortamda sorunu gündeme getirmiş, devlet yetkililerine ve kamuoyuna sunmuş olmasına rağmen, ne yazık ki çözüm anlamında somut bir sonuç alınmasına gücü yetememiştir. Örneğin, TEMA değerlendirmesi yapılmaya çalışılan bu konuda da özel sorumluluk duymuş, 2001 yılında konunun tüm bilimsel ve teknik otoritelerinin katılımı ile kapsamlı bir çalıştay düzenlemiş ve çalıştayı kitaplaştırmış olmasına rağmen, konuyla hukuken sorumlu olması gereken kamu kesiminde yani devlette benzeri bir çaba görülememiştir.
Üstte özetle belirtildiği gibi başka ekonomik ve toplumsal sorunlara da kaynaklık etmesine rağmen, kuraklığın sorun özellikli ağır, yaygın ve önemli sonuçlan tarımda yaşanmaya başlamıştır. Sorunların çözümü öncelikle bunların bilimsel ve teknik bir yöntemlerle analiz edilebilmesini gerektirmektedir.
-Örneğin; "yağışın toplam miktarı, türü, bölgelere göre dağılımı, aylara göre dağılımı, yararlanılabilir forma geçme durumu" gibi konularda ülkemizde neler yaşanmaktadır?,
-Yer üstü ve yer altı suları potansiyelinde değişmeler var mıdır ve nelerdir?
-Topoğrafik kısıtlar, toprak yapısı sorunları ve doğal varlıklara yönelik bozunum süreçleri nelerdir?
-Uygulanan bitkisel üretimin yapısı, yetiştirme ve sulama yöntemler ve sulama maliyetleri gibi hususlarda kuraklığa ortam hazırlayan ya da kuraklık etkilerini artıran durumlar var mıdır?
-Katılımcılık, su kullanan sektörlerin ve kullanıcıların bilgi ve sorumluluk düzeyleri, kamu kesiminin bu konudaki örgütlenme durumu ve hizmet yeteneği ve hukuksal durum gibi konularda Türkiye özelinde neler yaşanmaktadır?
Bu türden unsurları içerebilecek bir durum ve sorun analizi, doğal olarak ne yapılması gerektiği konusunda da yol gösterici olacaktır. Ortaya çıkan tabloda hangi konuların görece daha önemli olduğu ortaya çıkacak, önemlerine göre sorunlar önceliklendirilecek ve bu öncelikler bazında stratejik nitelikli amaç tanımlan yapılabilecektir.
-Örneğin; ülkenin arazi ve toprak varlığını optimal ölçekte verimli kılabilecek bir "tarımsal arazi kullanım senaryosu" olmalı mıdır ve hangi doğrultularda kurgulanmalıdır?
-Sulu tarımda hangi sürede hangi ölçeklere varılacaktır?

-Birim alanda tarımsal su tüketiminin yeni yöntemlerle ne zaman ne kadar azaltılabilecektir?
-Az su tüketen bitki tür ve çeşitleri ürün deseninde hangi dönemde ne ölçüde yer alacaktır, toprak ve arazi yetenek ve niteliğine göre hangi coğrafyada hangi bitkilerin üretimini sağlanacaktır?
-Su hasadı için teraslama ve benzeri yöntemlerle ne kadar zamanda ne kadar alan kazanılabilir?
Sayıları artırılabilecek olan bu türden amaç ve hedef öngörülerine ne tür politika araç ve yöntemlerle ulaşılacağı da, kanımca en az bunlar kadar önemlidir.
Özetlenmeye çalışılan bu tür bir çözümleme senaryosunun öncelikli alanını, yeni bir su üretimi ve kullanımı senaryosu oluşturulmalıdır.
-Bu kapsamda öncelikle, Bakanlıkça uygulanmakta olan tarımsal destekleme politikaları kapsamında "sulama suyunu tasarruflu kullanan, toprak nemini koruyucu toprak işleme yöntemlerini uygulayan, su kullanımını azaltıcı ürün desenini gerçekleştiren, toprak analizine göre gübreleme yapan, kısaca kuraklığın tarımsal etkilerini azaltıcı yöntemleri uygulayan" üreticileri özendirici yönlendirici destekleme mekanizmaları uygulanmalıdır.
-Kuraklığın tarıma daha açık anlatımla bitkisel üretime etkisi, "sulamada kullanılacak toplam suyun azalması ve tersine sıcak ortam nedeniyle bitki su ihtiyacının artması" gibi nedenlerle, kanımızca sulu tarımda da sorunlar yaratabilecektir. Buna rağmen, kuraklığın tarımda yaratacağı sorunların ağırlıklı olarak "yağışa bağımlı tarım" da yoğunlaşacağını da unutmamak gerekir. Belirtilen nedenle, tarımsal kuraklık senaryolarında öncelik "sulanmayan ve sulanamadığı için yağışa bağımlı olan" tarım alanlarına verilmeli ve bu yönde "bölgesel öncelikler" belirlenmelidir.
-Tarımsal sulamalarda savurganlığın önlenmesi bakımından; Devlet ve özel sulamalar dahil tüm sulama süreci Bakanlıkça yalandan izlenmeli, kurallara aylan uygulamaların yaptırım özellikli önlemlerle engellenmeye çalışılmalı, sulama alanlarında uygun-optimal ürün deseninin yönlendirilmesine çaba gösterilmelidir.
-Bir eylem planı kapsamında bize göre öncelik ve ivedilikle temel nitelikli bir "su yasası" çıkarılmalıdır.
-Bu tür bir kurumsal yapı içerisinde bir "kuraklık izleme merkezi" oluşturulmalı, bilgi iletişim ağı kurulmalı ve bilgisayarlı sistemle köy bazında izlenim sağlanmalıdır.
-Su hasadına katkı ve yeni tarımsal arazi kazanımı amaçlarıyla, ülke düzeyinde teraslama seferberliğine geçilmeli, gerekli kaynaklar sağlanarak katılımcı yöntemlerle yaşama geçirilmelidir.
-Akarsuların yönetimi yabancı ülkelere kesinlikle bırakılmamalıdır.


-Akarsu kullanımında tasarruf sağlanması gerekçesi ile gündeme getirilen ve sulamanın özel kesim işleticiliğine bırakılması ile daha fazla kar etmek amaçlarıyla, tasarruf bir yana daha fazla su kullanımına yol açacak olan tasarımdan vazgeçilmeli ve bu konudaki kamu etkinliğinin artırılmasına çalışılmalıdır.
-Yılda kırk elli bin hektarlarda kalan yeni sulama yatırımı hızı ile sulanabilir alanların tümünün sulanması için yaklaşık yüz yıl gerekecektir. O nedenle, gerekli mali kaynak sağlanarak sulama yatırımı performansının en az bir iki kat artırılması öngörülmelidir.
-Sulu tarımda "kısıtlı sulama yöntemi" ya da "yan ıslatmalı sulama yöntemi" yeni teknikler yaygınlaştırılmalıdır.
-Su kullanımının denetlenemediği, aşın su kullanımı yaratan yüzey sulamalar yerine su ekonomisi sağlayacak olan denetimli basınçlı sistemlerin kullanımı zorunlu kılınmalıdır. Bu sistemleri tercih etmeyen üreticilerin sulamaları önlenmelidir.
-Gereksiz su kullanımına yol açan "sulama alam büyüklüğüne göre sulama ücreti alınması" yöntemi, kesinlikle ürüne göre değişen ve daha önemlisi "kullanılan su miktarı ve ürün çeşidine göre değişen su bedeli" yöntemi uygulanmalıdır.
-Devlet sulamaları yönetiminin üreticilere bırakılması gerekçesiyle, kamu güdümünde oluşmuş ve büyük ölçüde ilçe ve belediye yönetimleri etkisine bırakılmış olan ve bu nedenlerle anti demokratik yapı gösteren "sulama birlikleri" yöntemi terk edilmeli, sulama yönetimleri bu amaçla kurulmuş kooperatiflere bırakılmalıdır.
Kuraklık etkilerinin azaltılmasında etkin olacak ikinci yöntemi Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun titizlikle uygulanması oluşturmalıdır.
-Hangi arazilerin ne amaçla kullanılacağının doğru belirlenmesi ve dolayısı ile toprakta su kullanımının rasyonel kılınması için, Kanunun öngördüğü durum saptaması zaman yitirilmeden yapılmak, bu kapsamda öncelik ve ivedilikle toprak ve arazi etütleri tamamlanmalı, haritalanmah, veri tabanına dönüştürülmeli ve kaynaklarımızın gerçekçi potansiyeli ortaya çıkarılmalıdır.
-Yapılan etütlerle belirlenmiş arazi sınıflamalarını esas alan bir yaklaşımla, her sektör ve kesim için bağlayıcı olacak "ülkesel ve bölgesel arazi kullanım planlaması"
derhal yapılmalıdır.
-Bu planlama kapsamında belirlenecek tarım arazileri için de alt kategori belirlemeleri yapılmalı, kesinlikle tarım amacı için kullanılacak olan "mutlak, özel ürün, dikili ve sulu tarım arazileri ile marjinal arazilerin belirlenmesi, mutlaka özel korunması gereken büyük ova alanlarının saptanması ve su erozyonuyla ilgisi balonundan erozyona duyarh alanların ortaya çıkarılması" çalışmaları Kanunun öngördüğü biçimde yerine getirilmelidir.
-Arazi kullanımında rasyonellikle verimliliği sağlamak ve toprağı korumak için, sulu ve susuz koşullarda hangi bölgelerde nasıl bir ürün deseni uygulanacağım tartışan ve özendirici yöntemlerle bunun nasıl uygulanacağım ortaya koyan ülkesel ölçekli bir "tarımsal arazi kullanım senaryosu" çalışması yapılmalıdır.

-Bilindiği gibi ülkemiz Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesine taraf olmuş ve bu amaçla hazırlanan bir program kabul edilmiş bulunmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı öncülüğünde uygulanması gereken Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Programı ile ilişki kurulması, çölleşmeyle mücadele ile kuraklıkla mücadele süreçlerinin iç içe olduğu unutulmamalıdır. Bu doğrultuda Kanunun on beşinci maddesinde dile getirilen "çölleşmeye maruz alanlarda ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ile işi birliği yapılması" hükmüne işlerlik kazandırılması için, Bakanlıkça çok daha aktif bir rol üstlenilmelidir.
Tarımsal kuraklıkla kalıcı ve etkin bir mücadelenin başarılması için, az su ile yetinen bitki çeşit ıslahı ile yetiştirme tekniği araştırmaları da geliştirilmelidir.
Kuraklığın kalıcılaşmaya ve su kaynaklarının hızla tükenmeye başladığı bir dünya ve bir Türkiye'de, bitkisel üretim açısından doğabilecek olası risklerin azaltılması ve daha az su tüketimi ile verimli üretim yapılabilmesi konulan, kanımızca tarımsal araştırma ve yetiştirme tekniği geliştirme süreçlerinin, çok önemli ve yaşamsal bir alanını oluşturmaktadır. Ülkemizde uzun yıllardan bu yana her iki doğrultuda da önemli ve anlamlı çalışmalar sürdürülmüş ve anlamlı sonuçlar alınmış olmakla birlikte, umulan yararların sağlanması için çalışmaların kapsam bazında genişletilmesi ve hızlandırılması gerekmektedir.
-Sıcağa, kuraklığa dayanıklı ve az su tüketerek verimli kaliteli üretim gerçekleştiren bitki ıslahı, bu alanda yapılması gereken ilk iş olmalıdır. Hem yağışı yetersiz hem de sulama olanağı bulunmayan bölgeler için, hububat ve baklagil gibi susuz koşullarda da üretilen tarla bitkileri kapsamında özetlenen nitelikleri elde etmeye yönelik çeşit ıslahı yapılması, bize göre başta İç Anadolu, geçit bölgeleri ve başka kimi bölgelerimiz açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bitki ıslahının çok ciddi, zor ve uzun zaman alan bir süreç olduğu gözetilerek, bu konuda başlatılmış olan çalışmaların çok hızlandırılması ve geliştirilmesi gerekir.
-Yaklaşık beş milyon hektar olan nadas alanlarından maksimum yaran sağlayacak ve nadası azaltacak bitkisel üretim desenlerinin ve yetiştirme tekniği araştırmaların gelişmesi de gereklidir.
-Yetiştirme tekniği araştırmaları; "yağış bilgi koşullu tarım, kısıtlı sulama, yarı ıslatmak sulama ve benzeri tarım ve yeni sulama sistemleri ile damlama dahil denetimli ve daha ekonomik sulama yöntemleri gibi konularda da yoğunlaştırılmahdır.
-Toprak neminin korunmasını, toprak yüzeyinden buharlaşmanın azaltılmasını, toprakta su tutulmasını ve toprak suyunun bitkilerce ekonomik kullanımını sağlayacak toprak işleme yöntemleri konusunda da gerekli araştırmalar geliştirilmeli ve hızlandırılmalıdır.
-Kurağa, sıcağa dayanıklı ve az su tüketen çeşit tohumlarım kullanan ve sulamayı ekonomik kılan yöntemleri uygulayan tarım üreticileri özel olarak desteklenmelidir. Bu çeşitlerin kullanımı ve yöntemlerin uygulanması değişik yöntemlerle de özendirilmelidir.

-Toprak neminin korunmasına ve buharlaşmanın azalmasına katkı sağlayacak olan toprak işleme araçları konusu da bir başka araştırma alanım oluşturabilir.
-Bakanlığın ana hizmet birimlerinden olan Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) bu konularda özel bir görev verilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder